ANKARADA TARİHİ SEYMEN SAZ USTALARI.
Ankara’da var olan bağlama icra geleneğinin kökeninde hiç kuşkusuz musikişinas Seymenler önemli bir rol oynar. Ankara tarihinde bilinen en eski bağlama üstadı, sarayda II. Abdülhamit’e de saz çalmış olan Kıyak Ali Efe’dir. sırayla; Çoban Hüseyin, Parmaksız Hüseyin, Mutafın Hasan, Güveçli Andon, Kalburcunun Hüseyin, Parmaksızın Halil Efe, Ahmet Kayıplar, Kasap Yaşar, Bahçıvan Halil,Bostancı Ahmet Ağa, Fitmanın Ahmet, Hisarlı Bahri ( Kuşçu Bahri dayı ), Mamaklı Mehmet Ağa, Yağcıoğlu Fehmi Efe ve Genç Osman gibi isimler tarihsel süreçte Ankara halk müziğinin önde gelen bağlama icracılarıdır Cumhuriyet döneminin ikinci ve üçüncü kuşak Ankaralı saz icracıları ise; Bayram Aracı,Mucip Arcıman, Adnan Şeker, Rıfat Balaban, Burhan Gökalp, Mehmet Erenler, Zekeriya Bozdağ, Hacı Taşan, Ayaşlı Dede, Remzi Coşkuner, Necmettin Palacı,Güdüllü Hasan, Fikret Karagülle,Koç Mustafa Sadık Ergun. Ziya Ağar.Hihmet Kutlu.Cemil Demir sipahi.,Kara Mehmet ,Rasim Gözübüyük, Ayhan Ertürk, Ünal Türkmen, Engin - Ersin Eroksal, Arif Balaban . Elmadağlı Kılıçlarlı İsmail Erol. Cevat Bayyiğit ,Çubuklu Osman Çulha,Eren Küçükkeskin ,Nevzat Duman ,ve Mehmet Demirtaş’tır
Yüzyılın Başında Ankara’da Alaturka Musiki ve Gayrimüslim Tebaanın Müzik Pratikleri Geçen yüzyılın başında Ankara, yalnızca Seymen müziği ve kültüründen ibaret değildir. O dönem şehirde, “piyasa işi bir ala turka musiki modası”ndan söz etmek mümkündür. Klâsik Osmanlı/Türk Müziği’nin popülerleşme sürecine denk gelen bu müzik, Ankara’da yeni gelişen sivil-asker bürokrasisinin eğlence yaşamının önemli bir parçasıdır. Bu müziğin Ankara’daki serüveni ise, I. Dünya Savaşı öncesinde İstanbul-Ankara arasında ticaret yapan yerli tüccar ve Levantenlerle başlamaktadır. Katolik ve Gregoryen Ermeniler ile Rum ve Musevîler bu müziğin öncü aktörleri olmuşlardır. Bürokrasi sınıfının düğün ve müzikli toplantılarında, alaturka musikiye ayrı bir önem atfedilmektedir. Bilhassa, savaş yıllarında Ankara’yı mesken tutan bu yeni sınıf, “alaturka musiki”nin yegâne alıcısıdır. Ancak bu müzik hiçbir suretle, yörenin halk müziği ile etkileşim içinde olmamıştır. Nitekim bazı çevre illerin (Konya, Niğde gibi) müzik geleneklerinde, gerek çalgı gerekse üslûp bakımından Osmanlı/Türk Müziği’nden izler görülse de, Ankara’da bu etkinin müzikal dinamiklere nüfuz etmemesi; hatta Türk müziğinin simge sazlarından udun, 1914’e kadar Ankara’ya hiç uğramamış olması oldukça dikkat çekicidir Şehrin güçlü bir Seymen kültürü ve müziğine sahip olması, farklı üslûp ve dinamiklerin yerel müziğe olan tesirini engellemiştir. O dönem için alaturka musikinin tamamen gayrimüslim tebaanın elinde olması, bu toplulukların kendi dini ve seküler müziklerini icra etmelerine engel değildi.
KIYAK ALİ VE ABDÜLHAMİT HAN : “Kıyak Ali, Abdülhamit zamanında İstanbul’da maiyet taburunda aşçı imiş. Bir gün baş aşçı ile oturup bağlama çalıyormuş. Abdülhamit sazın sesini duymuş; Ali’yi çağırtarak bağlamasını dinlemiş, hoşlanmış; kendisini zabit yapmak istemiş. Fakat Ali, ‘ben padişahı istemiyorum ki, rütbesini alayım’ diye haber göndermiş ve saraydan kaçmış” Rivayet o durki saraydan kaçarken afeti cihan Fatma isimli Cariye yide kaçırmıştır. Ve Hüdayda türküsünü Bu Fatma isimli hatuna yaktığı rivayet edilir Bu durumda ŞEREF ERDOĞDUNUN Hüdayda adlı eseri ile Halk arasında bilinen ve söylenen Hüdayda sözleri.Benzerlikle Rivayetleri öyküleri farklı da olsa doğrulamaktadır.
KALBURCUNUN HÜSEYİN EFE.
Yağcıoğlu Fehmi efe başta olmak üzere devrin çok seymenin Bağlama hocasıdır. Onunda hocası iranda yedi yıl esir kalan Ankaralı ACEM KAZIM lakaplı dedem Rifat Balabanın arkadaşıdır Ankara Kulübü Ankara Konağı Ferfene salonunun girişinin sağ tarafındaki 1908 Tarihli oturan ve sazı elinde seymen ACEM KAZIMDIR..
( Seymen sayfamızın kapak Fotoğrafında saz çalan seymen ACEM KAZIM Efedir )
BAHÇIVAN HALİL.
Hicrî takvimle, 1310 yılında doğan Ankaralı Bahçıvan Halil, yirmi yaşında bağlama çalmaya kendi kendine başlamış ve bu konuda bir hayli ustalaşmıştır. “Bir yıldan fazla İstanbul’da, bir müddet Halep’te oturmuş. Avusturya’da Galiçya cephesinde harp ederken yaralanarak Gedik kasabası askeri hastanesinde tedavi edilmiş, üç ay Viyana’da istirahat etmiş, Belgrad üzerinden İstanbul’a dönünce Bağdat’a sevk olmuş, Ankara’da dört buçuk yıl jandarmalık ederek bütün civarları dolaşıp tanımış. Fakat bu görgülerine rağmen yerli musikinin esasına bağlı kalmış, bağlamasını böyle bir bağlılıkla çalma sebatını göstermiş” Ankara Seymen müziğinin önemli kaynak kişilerinden olan Yağcıoğlu Fehmi Efe, 12 yaşında bağlamaya başlayarak Efeliğe adım atmıştır. Eski Efelerden Kalburcunun Hüseyin’in terbiyesi altında yetişmiştir. Fehmi Efeye göre Efeliğin şartları şunlardır: 1. Mert, namuslu, cesur ve iyiliksever olmak, büyüğünü ve küçüğünü tanımak; Efe böyle terbiye alan bir kimsedir. 2. Efe milletini ve devletini sevmek, bu yolda mertçe can vermekle mükelleftir. 3. Büyüğe karşı itaatli ve terbiyelidir, küçükleri Efe ruh ve terbiyesinde vazifesiyle mükelleftir ve ancak bu şartlar içinde yetişen herkes yiğit birer Efe olmuş sayılır Genç Osman yaşayan Efelik geleneğinin son temsilcilerindendir. Aynı zamanda Fehmi Efe gibi Ankara halk müziğinin önde gelen kaynak kişisidir., Genç Osman’ın 1963 yılındaki vefatıyla Ankara folklorunda saz çalma geleneği bitmemiş ama öksüz kalmıştır. Ankara halk müziği tarihine derin bir iz bırakan Bayram Aracı, genç yaşta, Elmadağ’dan Ankara’ya gelerek, Genç Osman, Yağcıoğlu Fehmi Efe ve Ziya Yağar gibi müzisyen Seymenlerden öğrendiği Misket, Hüdayda, Atım Arap, Yandım Şeker, Ankara Zeybeği gibi türkü ve oyun havalarını büyük bir canlılık ve dinamizm içinde yeniden yorumlayarak yöre folklorunda farklı bir çığır açmış; günümüzdeki bağlama icra geleneğine damgasını vuran Neşet Ertaş, Çekiç Ali, Arif Sağ ve Orhan Gencebay gibi üstatlara esin kaynağı olmuştur. Bağlamada bozuk (kara) düzende (alt tel/la, orta tel/ re, üst tel/sol), alt tel üzerindeki ikinci oktav re perdesini karar perdesi/sesi alarak bütün türküleri bu eksende çalması ve sazını kendisine eşlik eden bir ritim aleti gibi fonksiyonel kullanması, yeni bir icra pratiğinin yaygınlaşmasına zemin hazırlamıştır özellikle Hristiyan müzisyenlerin kendi aralarında “ekmek kavgası” içinde olduklarını; bütün düğün ve derneklerde para karşılığında müzik yaptıklarını belirtmektedir: “Çoğu nota okumayı bilmiyor, herhangi bir parçayı bilenlerden ve kulaktan meşk ediyorlardı
REFİK BAŞARAN ; Ürgüplü olmasına rağmen ömrünü ve sanat hayatının tümünü Ankara ve Çevresinde geçirmiş eserlerinin çoğunu Ankara dada çalmış söylemiş. Ve Ayaş Abdülselem dağı eteğinde Bir çeşme başında vefat etmiş.Yıllar sonra kabri Ürgübe taşınmıştır.
AŞIK DERTLİ.: Bolu çağa kasabasında doğmuş ve yaşamış olmasına rağmen Ahir ömrünü Ankara Seymenleri ve Alişan Ağanın Himayesinde geçirmiş Ankara da ŞEYTAN BUNU NERESİNDE adlı eseri Bestelemiştir yıllar sonra onunda kabri Yeni çağa kasabasına taşınmıştır.
HALUK BALABAN.
KAYNAK. Ankaralı seymen Büyükleri ve Gazi kösemihal ve karsel.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder