30 Ekim 2020 Cuma

 ANKARADA ÇÜMBÜŞ. GELENEĞİ.

Ankara’da FERFENE ile beraber bir birine yakın özellikler taşıyan. fakat Halkın büyük bir kısmına. Kapalı ve eski Ankara’da Büyük Bağ evlerinde yapılan içkili. Rakkaseli.sazlı sözlü. Söz atışmalı. Muhabbet geceleri.
ÇÜMBÜŞ yapılacak yerler şehir içinde ise Kalın duvarlı çok az ses geçiren büyükçe evler ve konaklarda. Bağlarda gözden ırak bağ evlerinde yapılır.
Ankara Müziğinin ve oyunlarının hakikisi Ankara Cümbüşünde yaşanmasıdır. ANKARA DA CÜMBÜŞ Bu bakımdan enteresan Bir konudur. Şüphesiz birçok müessese gibide Cümbüş Olayı tarihe karışmıştır. Türkiye Başkentinde Öz Ankara Müzik ve Raks Kültürü canlı ve umumi şekilde yaşamamaktadır.
Ankara Müziği denince gerçek yaşatan Hacettepeli.Ankaralı Seymenlerdir.
Cümbüş,Usullü,disiplinli,bir muhabbet,edep ve terbiye içinde yapıla gelen Bir. Eğlence İçkili,Kadınlı,Müzik ve raks alemidir. Bu Alemde Küçük Büyüğe saygı gösterir. Büyükte küçüğe riayet eder. Cümbüşte karşılıklı sevgi ve güven içerisinde devam eder. Efeler Bizzat Oynarlar. Eğlenirler,
ANKARA DELİKANLILARI VAKTİ İLE İKİYE AYRILMIŞLARDI Aşağı yüz efeleri Yukarı Yüz efeleri diye.Aşağı Yüz ve yukarı Yüz efeleri,aşağı yüz delikanlıları,yukarı yüz delikanlılarıi ekseriye Hisar içinde çıkmaz sokaklardaki kalın duvarlı Ahşap evlerde Birlikte Çümbüş.Hisarda öksüzce Mahallesinde Kasım Efendinin Çıkmaz sokaktaki evi Cümbüşe en münasip evlerden imiş.
Cümbüş. Gizli yapılırdı.sebebi devriye basar.sofular,Mutaasıplar ( ahlak bozuluyor ) diyerek saz çalmaya kız oynatmaya.müsade etmezlerdi.Cümbüşe her önüne gelen alınmazdı, Cümbüş katılanların ağızlarının sıkı olması pek olması gerekti.aksi halde camilerde hocaların kulağına gider o da isim vermeden atar tutardı.Cümbüşü düzenleyen 20 ila 30 delikanlı ve seymenler aralarına kart sakallı delikanlılardan da alırlardı.
Cuma ve bayram Namazlarında. Namazdan önce vaiz.( sakal bırakacaklar ayağa kalksın ) der Birkaç kişi ayağa kalkar. Sakal duası okunur. Onlar artık sakallarını usturaya vurduramazlardı gizli içerlerdi.Cümbüşte İçkiye Tövbelilerde katılır onlar içki içmez sadece seyrederlerdi.
Cümbüşte.bu Kart sakalı. Ve kart Seymenlerin idaresinde olur. Genç efeler yaşlılara hizmet eder. Kartlardan usul ve edep öğrenirlerdi.
Cümbüşte Baş köşeye en yaşlı efe oturur.diğerleri yaş ve başlarına göre oturur.Cümbüş odasında,her yaşın kendisine göre oturmanın yeri ve adabı vardır.Geniş Cümbüş odalarında sedir ve yer minderleri bulunur.sedire büyükler.Bağdaş kurarak veya bir dizlerini Bükerek otururlar.ayakları sedirden sarkıtmak,ayak ayak üstüne atmak çok ayıp karşılanır.Yer Minderlerinde orta yaşlılar otururlardı.gençler mutlaka diz çökerek otururlar.Büyükler müsaade etmedikçe dizlerini kaldıramazlar ve bağdaş kuramazlardı. Aksi halde görenek siz, terbiyesiz, edepsiz sayılırlardı. Böyle bir gence sokakta rastlayan gence bir yaşlı onu bir kahveye bir dükkana çeker. Cümbüşte Nasıl oturulacağı ne yapılması lazım geldiği anlatılırdı Sakallılarla gençlerin Kahvesi ayrı idi ve Seymenlerinde Toplandığı Kahveler. Ve seymen odaları ayrı idi. Asırlardır harpte darpta. Ani toplanmalarda bu seymen odalarının ve seymen kahvelerinin büyük rolü olmuştur. ve Hacettepe’de Tacettin camiinde saklanan seymen sancağı çıkarılır ekseriya Ulucanlarda olan seymen kahvesi önüne dikilir Münadilerle herkese duyuru yapılır.( seymen sancağı devletin simgesi yeşil kumaşın aksine kenarları altın işlemeli Kırmızı zeminlidir. ) gençler Büyüklerin Kahvehanesine lüzumu hallerde terbiye ve edeple girer. Büyükler Gençlerin kahvesine Hodbehot giremezdi görüşmek istediğini kahveci garsonu ile çağırtır .öyle görüşürdü. Sokakta eller arkada. Eller bağlı ceket veya palto omuzda dolaşılmazdı böyle yapanların yüzüne tükürüldüğü söylenir.
Cümbüşte temiz elbiseler giyilir.her içeri giren sağ elini göğsüne getirerek odadakileri selamlar ellerini bağlar.bekler.Büyükler gelene yer gösterir onlarda kendinden daha yaşlılardan sonra otururlar.
Cümbüşte efelerin sorumluluğunda ve onlara ait kadınlardan bir iki tanesi getirilir. Onlar cümbüş odasında kapıdan girince hemen sağında iskemleler üzerine oturur. Mensup oldukları efeler veya delikanlılar tarafından idare ve maişetleri temin edilen bu kadınlara LAN denirdi (Ulan’dan ).sert ve hor muamele görürlerdi. Cıvamalarına katiyen müsaade edilmez. Eğer nahoş bir harekette bulunurlarsa bağlı olduğu efe veya delikanlıca dışarı çağrılır ikaz edilir veya tokatlanırdı. Çok uslu ve terbiyeli olmak durumundadırlardı.Cümbüşe Bu kadınlar Mutlaka yıkanmış olarak gelmek mecburiyetinde idiler.Vazifeleri Cümbüşte Hizmet etmek.,Ayınga Tütünden sigara sarmak.,Oyun zamanı gelince oynamak. Birisi sigara sararken diğeri sigara yakardı.bu kadına göz teması ile gözlerine bakmak yasaktı. Efelerin Bir birlerinin sigarasını yakmaları,bir kibritle iki sigara yakmak yasaktı. Kadınlardan sonra ocak sorumlusu sakinin iskemlesi gelirdi..Sâkinin önünde koca bir sini durur Sini. Üzerinde Odada kaç kişi varsa o kadar Fincan Bulunurdu.
Rakı Kara Binlik Fincanlara konur.Ankara Kulübü ferfene odasındaki dedem ve arkadaşlarının önündeki resimde bu kara binlikler görünmektedir orijinal resimde.
İçkiyi Sâki idare eder. Herkesin derecesini bilir fincan içine ona göre koyar.biraz sarhoş olan kimsenin fincanına metelik kadar rakı konur da haddini bilir cümbüşte gençlerden birisi hata yaparsa cümbüş içinde o sahıs bozulmaz <büyükler kaş >Göz le onu uyarırlardı. Genci kırmazlar. Cümbüşü Bozmazlardı.
Cümbüşte İçki mezeleri. Turp.leblebi.et kavurması. Kışın, Turşu. Üzerine limon sıkılmış Tahin helvası. Bazen Armut ve dut Kurusu. ( yeri gelmişken Samanpazar’ında PTT arkasında Leblebici Mahallesi vardı Burada Leblebi kavuranlar vardı pek meşhurdu zaman zaman Atatürk’ün Buradan Kilolarca beyaz leblebi aldırdığı, bir keresin de de bizzat kendisinin buraları gezip leblebi aldığı anlatılmaktadır )
Cümbüş Yatsı Namazından sonra Başlardı. Yatsı namazından önce Büyükler konuşur.gençlere Terbiye edici. İbret verici olaylar anlatır. Büyük efelerin menkıbeleri. Önemli playlar Harp gazilerinin ibretlik öyküleri ,güzel sohbetler yaparlardı.
YATSI NAMAZINDAN ÇIKILDIKTAN SONRA Cümbüş başlardı. Önce saz çalınırdı. Eskiden Ut,keman,kanun gibi sazları Hristiyanlar çalar bunlarda zengin düğünlerinde perde arkasından çalarlardı. Cümbüşe Türklerden, Müslümanlardan Rakı satan, çalgıcılık yapan, meyhanecilik yapanlar katılamazdı.
Cümbüşte saz başlayınca önce Oturak denen oturarak dinlenilen havalar çalınırdı. Divanlar Koşmalar, keremden söylenirdi. Sonra Kırıklara oyun havalarına geçilirdi. Kalenderiler Çalınır ve oyuna geçilirdi.Sâbâhi,Misket,Mor koyun,Nağme gelin,Hüdayda.Ankara Koşması,şeker Fındık.Yandım şeker,Zeybek Havaları çalınır söylenirdi,ilk önce iki delikanlı oyuna kalkar sonra kadınlar oyuna kalkar.bu kadınlar.Kırma Pile.uzun Beyaz Entariler üzerine sırmalı camadan giyerler.bellerine şal kuşatırlar.şalın uçları göbek üstüne düğümlenirdi.oyun esnasında döndükleri zamankırmalar açılır.ortada adeta çadırlar açılmış gibi olurdu.saçlar bir tek saç gibi topuklara kadar örülmüş uzanırdı. Başlar yemeni ile kaldırılırdı.Büyüklerden Birisi nezaketen.( Gelinler Kalksın Oynasın ) diye emir verir bir büyük kadınların yemenilerini başından alır. Kadınlar gayet terbiyeli, zarif bir eda ile.sanat duygusu ve endişesi ile zevkle oynamaya başlarlardı. Kadınlar oynarken onlara göbekten yukarı bakmak yasaktı. Bakanlar sululuk edenler bir daha cümbüşe alınmazlardı kapı önündeki ayakkabısı ,yemenisi ters çevrilirdi. Büyüklerden birisi otur deyinceye kadar oturmazlardı. Cümbüşe en iyi saz çalan.en iyi zil döğen. En iyi oynayan kadınlar çağrılırdı.
Cümbüş aleminin en önemli unsuru,Baş ve Orta parmaklara takılarak çalınan zillerdi.Bu ziller Gümüş mecidiye ile pirinç karıştırılarak dökülen zillerdi.Cümbüşte.zil döğecek kadının güzel olmasından ziyade sanatkar olmasına,bilhassa iyi zil döğmesine.zilleri parmakları arasında iyi ayarlamasına.çalınan müziğe,uygun vaziyette zil döğmesi e dikkat edilirdi kadınlarda Cümbüşte iyi saz çalanları arardı.
Cümbüşte Bir sanat Havası hakim olur. Katılanların edepli .bilgili hoş sohbet olmasına cimri olmamasına bakıldığı gibi saz çalanların ustalığına oyunları oynayanların hareketlerine kostak tavırlarına. Ritmik ve estetik hareketlerine bakıldığı kadar ağızlarınında pek olmasına bakılırdı.
Cümbüşte saz ve zil sesleri arasında öyle anlar olur ki zil ve saz sanki konuşur gibi birlikte hareket ederler.Meclis unutulur..Çıt Çıkmaz.Çalanlar ,oynayanlar,,seyredenler,âdeta vecde gelirler. Kadınlar Cümbüş gecesinde Birkaç defa kaldırılır.Sonra delikanlılar Zeybek oynar.sona doğru Bozlak çalınır.en son Misket düzeninden Bir kalkma havası çalınır. Meselâ.( Ay doğar ayan ayan ) çalınır.ve bu surette Cümbüşe son verilir Gün doğmadan önce Cümbüşçüler sessiz sedasız semt semt kısım kısım dağılır. Cümbüş toplantısını sezdirmeden evlerine dönerlerdi.
Cümbüşte Hiç kimse mecbur kalmadıktan ve izinsiz cümbüşü terk edemez. Cümbüşte Büyüklerin ara vermesi sonucu herkes ihtiyacını def ettikten sonra eski oturdukları yerlere otururlar kadınlar dışarı çıkamazlar. Ocağın Sâkinin ihtiyacı için dışarı çıkması Cümbüşte eksik ihtiyaçları karşılamak içindir Delikanlı başı nezaretinde ona yardımcı olan arkadaşları ve ocak tabir edilen yemeği ve içmeyi düzenleyen ocak başı ve yardımcıları gençlerden oluşur.
Cümbüşte. Hiç kimse kama bıçak silahla cümbüş odasına giremez. Rakkase kadınlar evlerine gönderilmeden Hiç kimse Cümbüş evini, konağını terk edemez.
Cümbüşün Maddi yönü ferfene’nin aksine Bir veya birkaç kişi tarafından karşılanır ve diğer kişilerde Başka cümbüş gecelerinde onları davet eder ve masrafları karşılar.
Cümbüşte sohbet ehli muhabbet ehli kişiler arsında edepli söz atışmaları olur karşılıklı şiirimsi cinasla söz ler söylenir.
Cümbüş gecelerinde Rahmetli Genç Osman efe ile Neyzen Tevfik’in gayet güzel sözlü atışmalarının olduğu zikredilmektedir Hatta Neyzenin bazı şiirlerini bu cümbüş gecelerinde dile getirdiği anlatılmaktadır Misal Taş şiiri ve Genç Osman efenin de Cümbüş geceleri başlangıcında söylediği dörtlük unutulmamış ve ibret alınacak sözlerdir.
İÇKİ KÖTÜDÜR İNSANI YENER.
ERBABI İNSANI İÇKİDE DENER.
AZ İÇİP, ÇOK, GÜLMEK BU İŞTE HÜNER.
SEN KENDİNE MUKAAT OL OSMAN.
Hepsini rahmetle andığım Bire bir kendi ağızlarında dinlediğim ve Halil bedi Yönetkenin 1938 yılında eski büyük Seymenlerin ağzından Kaleme aldığı Anadolu derlemeleri eseri ve Rahmetli Çelik efe. Ve Babaannem Samiye Balabanın Babası Kahveci Kara Ahmet efeden dinleyerek bana anlattıklarını kaleme aldım.
Bir şehrin asıl Tarihi Müzeleri değil, o şehrin insanlarının bir zamanlar oturduğu dolaştığı çalıştığı, eğitim gördüğü, İbadet ettiği, Gömüldüğü yerler ortaya koyar. İşte Bu Cümbüş Olayı Ankara’mızda Unutulan Tarihsel öğelerin Başında gelmektedir.
A.Haluk Balaban. ( Ankara Tarihi ve Kültürü Araştırmacısı ) 10 Şubat 2013.
HER HAKKI MAHFUZDUR.
ASLI NOTERDE TASDİKLİDİR İZİNSİZ KULLANILMAZ YAYINLANAMAZ. —
FOTOGRAF 1908 YILINA AİT BİR FOTODUR ORTADA OTURAN SEYMEN RAHMETLİ DEDEM RIFAT BALABANDIR.
Görüntünün olası içeriği: 3 kişi, Mustafa Selçuk Kuralay dahil, oturan insanlar

 HÖYÜKLÜNÜN EDİRAFI KÖŞK OLSUN ve

YAĞCIOĞLU AĞIDI'NA KONU OLAN Yaşanmış bir öyküye dayanan Ankara Türküsü ve ağıt Rahmetli Yağcı oğlu Fehmi efenin Babasını Vuran Reci İdaresine Bağlı Bir zamanlar Kendisi de AYINGA ( Tütün ) kaçakçısı olan İbrahim Çavuş ( İbrahim efe ) Fotoğrafta yakası Canavar kürklü olan zat Fotoğraf 1905 yılına aittir..
kırım harbinden sonra Dışarıya milyonlarca altın Borçlanan Osmanlının Borçlarını ödeyeme mesi üzerine Yurdumuzda Bir RECİ DAİRESİ Kurulmuş . en kıymetli emtia ve Ürünlerimizden ağır vergiler alınmaya başlanmış Başta Tütün ( Halk dilinde AYINGA ) Tuz. ve Tiftik den Veri alınmaya başlanmış bu ürünlerin satışı nakli çok sıkı bir kontur ola alınmış efelerin gizlice ticaret yaparak ayıngayı Halka vergisi satışını vedağıtımını yapmaları üzerine Reci idaresine bağlı bir zaptiye birliği kurulmuşsa da Ayınga Ticaretine mani olamamışlar bunu üzerine bu ticareti yapan efelere haber salınarak RECİ idaresine bağlı maaşlı Reci askeri olmaları istenmiştir Ankara'nın evre dağ yollarını geçitlerini mezralarını iyi bilen bu efelerden medet umulmuştur. nitekim bu çağrı bazı efelerce olumlu bulunmuş Reci idaresine katılarak Kolluk görevi yapmaya başlamışlardır yine ayınga sevkinde Reci idaresine katılan İbrahim Çavuş Bir dağ yolunda Yağcıoğlu Fehmi efenin Babası Ahmet efe ile Karşılaşmış iki can ciğer dost olan efe karşı karşıya gelmiş. silahlı müsademe başlamıştır. YAĞCIOĞLU AHMET EFE. eski dostu can arkadaşı nı vurmak istememiş. silhı ile şahıslar hedef alınmadan havaya sağa sola ateş açmasına rağmen İbrahim Çavuş Tarafından Vurulmuş Cenazesi at sırtında Ankaraya Getirilmiş ahaliye Teşhir edilmiştir. Ankara da Çok sevilen Ahmet efenin Vefatı Halkı galeyana ve çok büyük üzüntüye gark etmiş Ankara Halkı Bir Hafta matem Tutmuştur. ve Yağcıoğlu ağıtı ve Höyüklünün edirafı Köşk olsun Beni vuran efelere de aşk olsun Türkülerinin yakılması bu öyküye dayanmaktadır olaylar tamamen gerçektir Yağcıoğlu ağıtını ve daha önce yazdığım nu konudaki Makalemi birlikte okumanızı tavsiye ederim.
Not : Reci idaresinin Merkezi Bu gün Ulustaki Merkez Bankasının olduğu yerde inşaa edilen TUZ NAZIRLI adı ile anılan bina idi Aziz Atamız İlk Olarak Ankara da özellikle Bu Binanın Yıkılarak MERKEZ BANKASI Yapılmasının emrini vermiştir Bir Milletin Özerkliğini ve Bağımsızlığını Kendi Merkez Bankası Temsil eder demiştir Mekanı cennet ola.
HALUK BALABAN.
Her hakkı Mahfuzdur izinsiz ve adımı yazmadan paylaşılamaz Teşekkürlerimle.
Görüntünün olası içeriği: bir veya daha fazla kişi

 HACETTEPEDE 300 SEYMENE YEMİN ETTİREN

MÜDERRİS TOLLUZADE HACI ALİ RIFAT HOCA.
Bu gün adı Unutulan Milli mücadele Kahramanlarından Ankaralı Ünlü Doktor Sabahattin Tolluoğlunun Babası Hacı Ali Rıfat efendi Ankaralıların sevdiği kendiside bir seymen olan Rıfat hoca yurdun işgalinde Ankarada Hacettepede Elmadağ çeşmesi yanında Kocabey Medresesinde 300 Ankaralı seymeni toplayarak silah. Sancak. Kuran Üzerine Yemin ettiren Müderristir Nitekim Kılıçlar beldesinde Keskinli Rıza beyin Ankara valisi Muhittin paşayı derst edip Tutuklamasından sonra Defterdar Yahya Galip Beyi Bu seymenlerle Birlikte Müftü Rıfat börekçi. Bayındır köylü Deli Mehmet iskender Hoca ve Yüzlerce Ankaralının sözleri ve oyları ile Vali seçilmiştir.
Kaynak: İlhan Bardakçı ( Kadife kaleden Taşhana ) ve Ankaralı Seymen büyüklerinden Çelik İbrahim ( İbrahim somçelik Hatıratı ) Ankara Müftüsü sadullah seyhan Anıları,,Negezenin Ahmet Efe nin Anıları.
HALUK BALABAN.
( Tolluzade Hacı ali Rıfat Hoca.1932 yılında Ankara Kulübünü kuran ailedendir Mustafa Kemal paşayı 27 aralık 1919 yılında bu günkü DTCF fakültesinin yerinde Müftü Rıfat Hoca ile karşılayan Ankaralıdır )
Ruhu Şad olsun Fatiha dileklerimle.
Görüntünün olası içeriği: bir veya daha fazla kişi, ata binen insanlar, yazı ve açık hava

 BACI SEYMEN , GEDİKLİ KÖYÜN DEN ALTUN HANIM. ( Haymana )

Mustafa Kemal paşanın 27 aralık 1919 yılında Dikmen sırtlarında 100 atlı ile Başlarında Polatlılı KARA MUSTAFA (Tekeli ) ile Karşılamasından 14 yıl sonra Cumhuriyetin 10 uncu yıl Kutlamalarında Tekrar 400 atlı Seymen İle Katılan seymenlerin. Başında Yine GargaLlılı KARA MUSTAFA. Ve Haymanalı lar vardı ve Bunların arasında da 7 atlı Kadın seymen Vardı İstiklal Gazisi Kasap YUSUF BALCI Hatıratından.diğer hanımlar,Totak.( Durupınar ),Yeniköy,Yamak’tan.dı.
Nuri Balcı.Şöyle Anlatıyor..
“Kaymakam ve Belediye Başkanı başta olmak üzere 400 atlıydık. Aramızda kadınlar da vardı. Yanılmıyorsam yedi kadın. Bunlardan Gedikli Altun Hanımı hatırlıyorum. Diğer hanımlar Totak (Durupınar), Yeniköy, Yamak’tandı. Onlar da en güzel giysileri ile bu muhteşem törene katıldılar. Ankara’ya giderken Halaşlı’da mola verdik. Mehmet Ağa bize yemek verdi. Alempınarında bir mola daha verdik. Taşpınar üzerinden ertesi gün akşam Ankara’ya vardık. Atpazarı’nda indik. Bize birer kart verdiler. Hepimiz şal giymiştik. Seymen kıyafetindeydik. Ulus’ta TBMM önünde manga kolunda istasyona vardık, orada Atatürk’ün önünden geçtik. Bize verilen kartlarla Ankara Valisi Nevzat Tandoğan’ın emriyle Hergele meydanındaki Devecioğlu hanında kaldık. Kartları gösterip bedeva yemek yiyorduk.”
Haymana’da Milli Mücadeleye katılmış çok sayıda tanınmış isim, Büyük Önder Atatürk’ün Ankara’ya gelişinden 14 yıl sonra tekrar kucaklamanın sevincini yaşıyordu. Kargalılı Kara Mustafa, Emekli Jandarma Teğmen Halit Efendi yıllar önce olduğu gibi yine en öndeydiler. Genç bir Jandarma Okulu talebesiyken, Mustafa Kemal’i 400 arkadaşıyla karşılama mutluluğuna erişen İstiklal Savaşı Gazisi Nuri BALCI, 400 Haymanalı ile yine önderini görme fırsatını ikinci kez yakalıyordu. Nuri Balcı Cumhuriyetin 10.Yıldönümü törenlerinden belleğinde kalan anıları şöyle dile getiriyordu. ”Atatürk, Ankara’ya ilk gelişinde nasıl 100 atlıyla en çok katılan ilçe olduysak, bu seferde 400 atlıyla en kalabalık ilçe yine bizdik. Atatürk Haymanalı’lardan bir grubu kabul etti. Bunlar arasında seymen kıyafetleriyle Gedikli Altun Hanım da vardı. Atatürk kendisiyle el sıkışmış, hatta güzelliğinden dolayı kendisine iltifatta bulunmuştur.”
Milli Kurtuluş Savaşı boyunca erkeğinin yanında, onun mücadelesini destekleyen Haymanalı kadınlardan olan Gedikli Altun Hanım 1318(1902)yılında Haymana’nın Gedik köyünde doğdu. Köyün ağalarından Mehmet Durmaz’ın kızıdır. 1981 yılında vefat etmiştir. Milli Mücadeleyi yaşamış ve Büyük Önder Atatürk’e olan bağlılığını ölünceye kadar sürdürmüştür.
Büyük törenlerle kutlanan Cumhuriyetimizin Onuncu Yıldönümü, ülke çapında taraftar buldu. Dost, düşman herkes Cumhuriyete ve onun büyük önderi Atatürk’e bağlılığını her vesileyle göstermek için adeta yarıştılar.
HALUK BALABAN.
Kaynak:Tarih İçinde Haymana Halil İbrahim UÇAK
Fotoğraf açıklaması yok.

 MUSTAFA KEMAL PAŞANIN ELİNİ ÖPTÜĞÜ SİLAH USTASI

HACETTEPELİ MEHMET BALAK Usta.
Çanakkale Savaşı galibiyetle bitmesine rağmen, Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı’nın zaafa uğraması nedeniyle Balkanlar’da toprak kaybı devam ederken müttefikimiz olan Almanlar da Çanakkale Savaşı sırasında ve sonrasında ordularımıza verdikleri topların kamalarını sökerek götürmüşlerdi ve ordumuzun elinde olan toplar işlevsiz kalmıştı. İstanbul’un müttefiklerce işgali ile sona eren vahim olaylar meydana gelmişti. Bunun sonuncunda Türk Ordusu tamamen acze düşürülmüştü.
Mustafa Kemal Paşa’nın 19 Mayıs 1919’da Anadolu’ya yürüyüşü ve 27 Aralık 1919’da Ankara’da 3 bin atlı, 700 yaya seymen ve binlerce Ankaralının büyük coşkusu ve mücadele azmi ile karşılaması; Cumhuriyet manifestosunun hazırlamasının başlangıcı olmuştu.
İstanbul’daki imalat-ı harbiye ustaları ve bir kısım alet edevat Ankara’ya kaçırılmış, İstiklal Savaşı mücadelesinin başlangıcında ordunun mühimmat ihtiyaçlarının hazırlanması için bir fabrika gibi çalışılmaya başlanmıştı.
Tarihe yön veren bu minik atölyeler, ne olduğunu dahi anlamadan binlerce Ankaralının her gün önünden geçtiği bir yerdeydi. Bu tarihi yer nerede mi? Bugün adı Anadolu Meydanı olarak anılan, Tandoğan Meydanı’na çıkarken Celal Bayar Bulvarı’na dönen viyadük kenarında bulunan MKE Genel Müdürlüğü’nün yanındaydı.
İstiklal Savaşımızın başlangıcında Ankaralıların, Hacettepelilerin yardım ve destekleri unutulamaz. Ordunun silah ihtiyacı için seferber olan Ankaralılar; evlerindeki bakır kaplarını, çörtenlerini (yağmur su olukları), yüzlerce yıllık pencere demirlerini mermi ve süngü yapılması için imalat-ı harbiye atölyelerine teslim etmişlerdi.
Tekalif-i Milliye Kanunu çıkmadan önce Ankaralılar, her evde en az iki çift yün çorap örerek postal yerine Mehmetçiğin ayağına vermişti.
İmalat-ı harbiye ustaları her konuda mucize yaratmaktaydı. Birinci Dünya Savaşı sonrasında müttefikimiz Almanlarca kamaları sökülmüş birçok farklı özellikte ve çapta olan toplar; elimizde etkisiz olarak dururken Hacettepeli Mehmet Usta, bu toplara yeniden kama imalatına başlamış ve bu toplara uygun mühimmatlarda çapları değiştirerek topları atışa hazır hale getirmişti. Böylelikle ordumuzun en büyük ihtiyacı karşılanmaya başlamıştı.
Bu çok önemli olay, Mustafa Kemal Paşa’nın hoşuna gitmişti. İmalat-ı harbiye atölyelerini ziyarete etmiş, Mehmet Usta ile tanışıp ona övücü sözler söyledikten sonra elini öpmüştü. Belki de Paşa’nın, annesinden sonra elini öptüğü tek kişi, Hacettepeli Mehmet Balak Usta idi.
Savaş sonrası İstiklal Madalyası ile taltif edilen Mehmet Balak Usta, aslen Balkanlar’dan gelen ve orada tahsil yapan Mustafa Kemal Paşa’nın da hemşerisiydi. Balkan Savaşı’ndan sonra Hacettepe Kırgız Mahallesi’ne yerleşmiş, burada Ankaralı Atiye Hanım ile evlenmiş ve 2 oğlu, 2 kızı olmuştur. Oğlu Saim Balak, emekli Sayıştay üyesidir. Torunu Prof. Dr. Mehmet Akın Taşyaran Hoca ise Atatürk Hastanesi eski Başhekimi, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Kurucu Üyesi ve Atatürk Hastanesi’nde Bölüm Başkanıdır.
Fotografta Ortada Rahmetli MEHMET BALAK Usta sol Başta
Rahmetli Babam ZEYNEL BALABAN. MKE. ( İmalat-ı Harbiye )
Askeri Silah Fabrikası. Tandoğan ANKARA.
Görüntünün olası içeriği: 2 kişi

Yorum Yap

 MİLLİ MÜCADELE YILLARINDA İLK MİLLİ İSTİHBARAT TEŞKİLATI.

( NE BİLEYİM TEŞKİLATI )
SEYMENLERİN VE DİN ADAMI BAHŞILI SADULLAH SEYHAN ( CEYHAN ) HOCANIN KURDUĞU.
Milli mücadelede Yılları Başlangıcında Ankara İngiliz.Fransız ve Senegalli Askerlerin İşgali altındadır.
Şehirde Ayrılıkçı ( Katolik ) Ermeniler de Faaliyet Halindedir. Ankara sokağa gece çıkmak imkansız haldedir. Bu gün PKK nın yaptığı gibi Devletine Milletine bağlı Ermenilerin Çocukları Bu ermeni çetelerince zorla ellerinden alınıyor Çetelere katılmasına sağlanıyordu bu Gün Hisar Caddesindeki Muhteşem Ermeni Konaklarında Oturanlar Erkek çocuklarını Korumak için Konaklarda gizli bölmeler hatta Hela Taşları altında gizli Bölmelerde Çocuklarını saklıyorlardı.
Ermenilere Yapılan bu zulüm karanlık Çökünce Tüm Ankara Halkına da yapılıyordu. Ankara sahipsiz kimsesiz di Ankaralı gençler yaşlılar dövülüyor soyuluyor. Kadın ve kızlara çirkin saldırılar oluyordu Kocabey Medresesinde Müderris olan SADULLAH SEYHAN Hoca ayni zamanda boş Vaktinde Samanpazaında manifaturacılık yapıyor Yetmiyen maaşı ile geçimini sağlıyordu. Günlerden Bir gün Dükkanının önünde otururken Fransız askerinin Çarşaflı Müslüman Türk kadının Çarşafını açmaya çalıştığını gördü. Hiddetle Fransız Askerine şiddetli bir Tokat vurdu neye Uğradığını şaşıran Asker kaçtı Hiddetini yenemeyen Sadullah Hoca Bir deyneğin ucuna Bağladığı Mendil ile oturduğu sandalyenin üstüne çıkarak Ankara halkını İsyana olaylara tepkiye Çağırdı Gürültüye Seymen kahvesinden İlk Fırlayan Ankaralı NEGEZENİN AHMET EFE Lakaplı Seymen Geldi. Sadullah Seyhan Hocaya destek verdi. İkili orada Ankarada Bir teşkilat Kurmaya karar verdi. NEGEZENİN AHMET EFE Tüm Ankaralıların yakından tanıdığı Hali vakti yerinde babayiğit boylu poslu Bir seymendi Yerinde duramayan bir kişiliği vardı Bir günde Ankaranın Bağlarını bahçelerin. Sokaklarını gezer yerlisini Dışarlıklısını gayet iyi tanırdı Zaten lakabıda bu Yüzden verilmişti.ve İsmal Cavuş Bu Teşkilatın ilk 3 kurucusudur.
Ankara Valisi Muhittin Paşa Ankara’nın ileri gelen eşrafından 80 kişi üstünde Bir Ankaralıyı derdest etmiş Ankaralıları sindirmeyi çalışmakta Çeteci Ermenilerde bu olayı fırsat bilerek Ankarayı haraca Bağlamışlardı.
Kocabey Medresesi bir odasında Faaliyete Başlayan Bu gizli teşkilat iyi silah Kullanan Ağzı sıkı seymenlerden müteşekkil olarak İlk Milli istihbarat ve Mücadele teşkilatını Kurmuşlardır. Bu teşkilata da NE BİLEYİM TEŞKİLATI Adı verilmiş kendi yakınlarından Aile etrafından dahi saklanmış hiç kimseye bilgi verilmemiş. Başta Ayrılıkçı Ermeniler olmak üzere Şehrin Huzurunu Bozanlara şiddetli bir Mücadele Başlatılmış Kimi dövülmüş kimi yakalanarak Kocabey medresesi ile Hacettepe Poyracı Meydanındaki Kulderviş Medresesinin bir odasına gizlice hapsedilmiş sorguya çekilmiş Ankaranın Huzura kavuşması sağlanmış.Ankara Valisi Muhittin paşanın Kılıçlar beldesi Civarında Yakalanıp Sivasa Gönderilmesinden sonra Ankaralılar ve Seymenler Hacettepe sırtlarında Ankara defterdarı Yahya Galip ( KARGI ) Beyi Şehrin valisi olarak seçmiş ve ona HAKAN ADINI vermiş Şehri sahipsiz bırakmamışlardır .
YAHYA GALİP Bey İlk iş olarak HAYMANA kaymakamı tarihçi yazar Murat bardakçının dedesi. ALİ CEMAL BARDAKÇI’yı Ankaraya davet eder 7 saatte 5 adamı ile Ankaraya gelen 28 yaşındaki tığ gibi adamı Ankara polis müdürü olarak tayin eder.Ermeni Mahallesinde ve Yahudi Mahallesindeki Gayri Müslümlerde laterna sesleri ile yeri göğü inletmektedirler. Bu sırada Mustafa Kemal paşa sıvastadır.Ankaralı uyanmıştır. Yakalanan Ankara Valisi Muhittin paşa Mustafa Kemal paşaya Tuzak kurmak isterken Kendisi Tuzağa düşmüştür.Sivas Valisi Reşit paşanın aracılığı ile aczini anlatır Vali Paşa Anadolu Topraklarına bir daha ayak basmamak kaydı ile İstanbul’a postalanır.
NE BİLEYİM TEŞKİLATI ve Ali Cemal Bardakçı Ankarayı Çetelerden Temizler.
Ankara Müftüsü Börekçizade Rıfat Efendi, Osmanlı Mebusu ve müderris Hoca Atıf Efendi ile Osmanlı Mebusu ve müderris Beynamlı Hacı Mustafa Efendi önderliğinde Ankara Milli Alayı kurulmuş ve halkın isteği ile Müftü Rıfat Efendi alayın onursal komutanlığı ve sancaktarlığı görevini kabul etmiştir. Kurtuluş Savaşı sırasında, Yunan orduları Haymana’ya kadar geldiğinde peş peşe üç Cuma namazı burada kılınmıştır. 29 Ekim 1919 günü de Müftü Rıfat Efendi’nin başkanlığında Ankara Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kurulur.
BAHŞILI SADULLAH SEYHAN HOCA.
“Bahçılı Hoca” lakab› ile bilinen Sadullah Efendi, 1881’de Ankara-Bala Kazas›’n›n Bahşılı Köyü’nde doğar. Bahşılı› Köyü’nden Hac› Ali Efendi’nin o¤lu olup, ilk ögrenimini köyünde tamamlad›ktan sonra Konya’ya gider. Konya’da çeşitli medreselerde öğrenim gördükten sonra 18 Nisan 1908’de icazetname al›r. 1909’da Ankara Kocabey Medresesi’ne vekaleten müderris olarak atan›r. 1910 y›l›nda da “Nakşibendi” demekle maruf “şehabiye” medresesine asaleten tayin edilir. Nakşibendi Şeyhi olarak bilinen Sadullah Efendi, Ankara’da ticaretle de u¤raşır. Ankara’da işgal kuvvetlerine karfl› ilk isyan bayrağını› kald›r›r. “Ankara Fetvas›”n› şehabiye Medresesi Müderrisi” olarak tasdik eder. Medreselerin kapat›lmas› üzerine Ankara Merkez Vaizliğine atan›r. 7 Temmuz 1947’de Çankaya Müftülüğüne atan›r. Çankaya Müftüsü iken, 1 şubat 1953’de vefat eder. Evli olan Sadullah Efendi, Soyadı Kanunuyla "CEYHAN" soyadını almıştır .
Makamları cennet olsun Ruhları şad.
HALUK BALABAN.
Görüntünün olası içeriği: bir veya daha fazla kişi, açık hava ve doğa

Yorum Yap