HÜDAYDA öyküsü.
Hüdayda Ankara'da 1860 lı yıllarda yaşanmış gerçek bir aşk
öyküsüdür.Öyküde adı geçen Garib Ali Ankara kalesinde yaşayan öksüz yetim bir
delikanlıdır.Hüda ise Osmanlının Balkanlarda toprak kaybı nedeniyle iç
Anadoluya göç edenlerden ve Keskin civarına yerleşen Selim Ağanın
kızıdır,dedesi bir Osmanlı akıncısıdır.
Garib Ali Ankara Kalesinde yaşayan Tabakhanede(Dericide)
çalışan öksüz bir delikanlıdır.Ankara kalesinde yaşayan iki Rum kızı Garib
Aliye aşık olurlar.Yine Ankara Kalesinde yaşayan Alinin okul Arkadaşı ağa oğlu
olan Sakıp ağanında bu Rum güzellerinde gönlü vardır.Rum güzellerin Aliye sevda
beslemesini hazmedemez.Bu Rum kızları güzelde ud çalmaktadır hatta Aliye Türkü
bile yakarlar.
Alim elma yermisin
Mahallede birmisin
Bir şeftali versem
Varıp evde dirmisin
Alim gitme pazara
Uğratırlar nazara
Alim ölmüş diyenler
Kendi girsin mezara
Bir gün Sakıp Ali işe giderken sabah ezanlarında Ankara
kalesinden bendderesine inen yolda Hisar yolunda aliye pusu kurar.Hakaret eder
kamasını Aliye çeker.Alide yiğittir Sakıbın elinden kamayı alır sözlerini geri
al der.Ettiği hakareti geri almayan Sakıba kendi kamasını vurur.Sakıb
yaralanır,Garib Ali jandarmalara yakalanmamak için annesinin akrabaları olan
Haymana çayırlı köyüne doğru kaçmaya başlar.Çayırlı köyünde Doduklu Mustafa
dayının yanına sığınır,köyün çobanı çulsuz Ömerle arkadaş olur.
Diğer taraftan Hüda erkek gibi kızdır al atıyla av
avlanır.Çok yiğitler peşinden koşar,dillere destan bir güzelliği vardır,kimseye
yüz vermez.Azda olsa Tevfik isimli bir gence sıcaklık göstersede onuda
sevemez.Boynunda yeşil bir beni vardır.Hüda'yı babası zorla çok zengin olan
eşkıyalık yapan dedesi Arapoğlundan çömlek çömlek altın miras kalan Gözel Osman
ağayla evlendirir.Hüda Gözel Osmanla evlenir ama bedenini asla teslim
etmez.Tevfikle anlaşarak kocası Gözel Osmanı öldürüp birlikte evlenmeye karar
verirler.Plan kurarlar,bu arada Garib Aliyi arayan jandarmalar çayırlı köyünde
izine ulaşınca Garib Ali ordan kaçar.Kaçarken bir çiftliğin ahırına
gizlenir.Burası Gözel Osmanın çiftliğidir.Ahırda sessizce otururken evden
sesler geldiğini duyar.Tevfikle,Hüda bir olmuş Gözel Osmanı öldürmek için Osman
ağanın eve gelmesini beklemektedirler.Ve Osman ağa Alakır adlı atıyla hiç bir
şeyden habersiz eve gelir.Odasına çıktığında bir silah sesi duyar Garib Ali
ahırın kepenniğinden baktığında Tevfikle Hüdanın Osman ağayı vurduğunu görür
ama o esnada Hüdada Garib Aliyi ilk kez görür.
Garib oradan kaçar zaten Tevfikte Ankaranın içinden olduğu
ve Garibin aranan bir kaçak olduğunu bildiği için bu suçu Garib Alinin üstüne
atarlar.Garib hiç yoktan katil konumunada düşer.Garibi jandarmalar yakalar
hapse düşer.Ama Hüda attığı iftiraya pişman olur ve Garibe karşı içinde büyük
bir sevda beslemeye kalkar ve bu sevda büyük bir aşka dönüşür.Tevfiklede
evlenmez.Ankaraya göç eder Hacı Bayram-ı Veli camisi yakınlarında Nakışlı
konağı satın alarak ankaraya yerleşir.
Garib Ali hapistedir ve Osman ağayı öldürdü diye namı bütün
civara yayılır.Onu dam ağası olarak seçerler hapiste,Hüda kese kese altınlar
gönderir Aliye ama Ali bir tanesine dahi tenezzül etmez,hapisteki mahkumlara
hepsini dağıtır.Bir müddet hapis yattıktan sonra içerde ahbab olduğu gardiyanın
hanımına bir iftiradan dolayı atılan lekenin intikamını almak için hapisten
kaçar.Aslının olmadını öğrenince oradan atını Beypazarı kimsenin içine ava dahi
giremediği yaban koçlarının yaşadığı Koç dağına gider.
Alinin aşkından divane olan Hüda Ankara valisini Koç dağına
ava davet eder.Vali söz versede gelmez yaverini gönderir.Hüda bir av ekibiyle
Koç dağına ulaşır Garibine kavuşur.Ama jandarmalar Alinin izini
bulmuşlardır.Bir kar ve tipinin olduğu yoğun bir kış günü Garib Ali ile
jandarmalar arasında çatışma çıkar.Bu arada valide Aliye af fermanı
çıkartır.Ama çok geçtir Ali omzundan vurulur,Alinin bu halini gören Hüda
siperden çıkar,çıktığı an deli İzzet çavuş Hüdayı göğsünden vurur.Şuurunu
yitiren Garib Ali mevziden çıkar çavuşu alnından vurur.Tam bu sırada af
fermanını getiren zabit gelir çatışma biter ama Hüda ölmüştür.Buna dayanamayan
Ali hançerini kendi göğsüne saplar ve Hüdasının yanına yıkılr.Yoğun tipi
üzerlerini kapatır.Mezarları Beypazarı Koç dağındadır lakin yeri belli
değildir.
Hüdayda aslında bir ağıttır.Ağıttan oyuna
dönüşmüştür.Hüdayda oyununda ki figürler yiğitliği,mertliği,dürüstlüğü,tertemiz
duygularla yaşanmış bir aşkı ifade eder.Hüdayda oynanmayan düğün ve eğlence yok
gibidir,ama insanlar bunu bilincinde olmadan şıkıdım havasına çevirmişlerdir.Bu
oyun oynansın ama bu aşk ve sevdaya saygı duyarak o ruhu yaşayarak,ve bu oyunu
aslına uygun özüyle oynayarak.
KAYNAK:Bu öyküyü,öykünün geçtiği yerlerde bizzat araştırma
yaparak kaleme alan ve HÜDAYDA adlı kitapta bizlere ölmez bir eser bırakan
Ankara Seğmenlerinden rahmetli Sadullah ŞEREF ERDOĞDU ya aittir.Kendisini
rahmetle anıyoruz.Hüdayda kitabını bütün gençlere okumalarını tavsiye
ediyorum.Bu kitaptan aldığım bilgileri insanlar faydalansın bilgilensin diye
sizlerle paylaşıyorum.
Hüdayda Türkülü Oyun Havasını TRT arşivlerine Kazandıran
Rahmetli SADIK ERGUN Efedir. Çok çeşitli söylemleri Olan Türkünün Bir Kısım
sözleri ektedir.
Aman bulguru kaynatırlar
Haydi, bulguru kaynatırlar
Serinde yayladırlar
Aman serinde yayladırlar
Bizde adet böyledir
Aman bizde adet böyledir
Güzeli ağladırlar
Aman çirkini söyledirler
Hüdayda da Ankaralım Hüdayda.
Beş yüz altın yedirdim bir ayda
Gitti de gelmedi ne fayda
Başını da yesin anam bu sevda
—
Aman dama çıkma baş açık
Haydi, dama çıkma baş açık
Arpalar gara gılçık
Aman arpalar gara gılçık
Eğer gönlün var ise
Aman eğer gönlün var ise
Al bohçanı yola çık
Aman al bohçanı yola çık
Hüdayda da Ankaralım hüdayda.
Beş yüz altın yedirdim bir ayda
Gitti de gelmedi ne fayda
Başını da yesin anam bu sevda
HALUK BALABAN.
KAYNAK:HÜDAYDA YAZARI:ŞEREF ERDOĞDU ve Sadık Ergun Efe den.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder