2 Kasım 2020 Pazartesi

 


HÜDAYDA  öyküsü.

Hüdayda Ankara'da 1860 lı yıllarda yaşanmış gerçek bir aşk öyküsüdür.Öyküde adı geçen Garib Ali Ankara kalesinde yaşayan öksüz yetim bir delikanlıdır.Hüda ise Osmanlının Balkanlarda toprak kaybı nedeniyle iç Anadoluya göç edenlerden ve Keskin civarına yerleşen Selim Ağanın kızıdır,dedesi bir Osmanlı akıncısıdır.

Garib Ali Ankara Kalesinde yaşayan Tabakhanede(Dericide) çalışan öksüz bir delikanlıdır.Ankara kalesinde yaşayan iki Rum kızı Garib Aliye aşık olurlar.Yine Ankara Kalesinde yaşayan Alinin okul Arkadaşı ağa oğlu olan Sakıp ağanında bu Rum güzellerinde gönlü vardır.Rum güzellerin Aliye sevda beslemesini hazmedemez.Bu Rum kızları güzelde ud çalmaktadır hatta Aliye Türkü bile yakarlar.

Alim elma yermisin

Mahallede birmisin

Bir şeftali versem

Varıp evde dirmisin

Alim gitme pazara

Uğratırlar nazara

Alim ölmüş diyenler

Kendi girsin mezara

Bir gün Sakıp Ali işe giderken sabah ezanlarında Ankara kalesinden bendderesine inen yolda Hisar yolunda aliye pusu kurar.Hakaret eder kamasını Aliye çeker.Alide yiğittir Sakıbın elinden kamayı alır sözlerini geri al der.Ettiği hakareti geri almayan Sakıba kendi kamasını vurur.Sakıb yaralanır,Garib Ali jandarmalara yakalanmamak için annesinin akrabaları olan Haymana çayırlı köyüne doğru kaçmaya başlar.Çayırlı köyünde Doduklu Mustafa dayının yanına sığınır,köyün çobanı çulsuz Ömerle arkadaş olur.

Diğer taraftan Hüda erkek gibi kızdır al atıyla av avlanır.Çok yiğitler peşinden koşar,dillere destan bir güzelliği vardır,kimseye yüz vermez.Azda olsa Tevfik isimli bir gence sıcaklık göstersede onuda sevemez.Boynunda yeşil bir beni vardır.Hüda'yı babası zorla çok zengin olan eşkıyalık yapan dedesi Arapoğlundan çömlek çömlek altın miras kalan Gözel Osman ağayla evlendirir.Hüda Gözel Osmanla evlenir ama bedenini asla teslim etmez.Tevfikle anlaşarak kocası Gözel Osmanı öldürüp birlikte evlenmeye karar verirler.Plan kurarlar,bu arada Garib Aliyi arayan jandarmalar çayırlı köyünde izine ulaşınca Garib Ali ordan kaçar.Kaçarken bir çiftliğin ahırına gizlenir.Burası Gözel Osmanın çiftliğidir.Ahırda sessizce otururken evden sesler geldiğini duyar.Tevfikle,Hüda bir olmuş Gözel Osmanı öldürmek için Osman ağanın eve gelmesini beklemektedirler.Ve Osman ağa Alakır adlı atıyla hiç bir şeyden habersiz eve gelir.Odasına çıktığında bir silah sesi duyar Garib Ali ahırın kepenniğinden baktığında Tevfikle Hüdanın Osman ağayı vurduğunu görür ama o esnada Hüdada Garib Aliyi ilk kez görür.

Garib oradan kaçar zaten Tevfikte Ankaranın içinden olduğu ve Garibin aranan bir kaçak olduğunu bildiği için bu suçu Garib Alinin üstüne atarlar.Garib hiç yoktan katil konumunada düşer.Garibi jandarmalar yakalar hapse düşer.Ama Hüda attığı iftiraya pişman olur ve Garibe karşı içinde büyük bir sevda beslemeye kalkar ve bu sevda büyük bir aşka dönüşür.Tevfiklede evlenmez.Ankaraya göç eder Hacı Bayram-ı Veli camisi yakınlarında Nakışlı konağı satın alarak ankaraya yerleşir.

Garib Ali hapistedir ve Osman ağayı öldürdü diye namı bütün civara yayılır.Onu dam ağası olarak seçerler hapiste,Hüda kese kese altınlar gönderir Aliye ama Ali bir tanesine dahi tenezzül etmez,hapisteki mahkumlara hepsini dağıtır.Bir müddet hapis yattıktan sonra içerde ahbab olduğu gardiyanın hanımına bir iftiradan dolayı atılan lekenin intikamını almak için hapisten kaçar.Aslının olmadını öğrenince oradan atını Beypazarı kimsenin içine ava dahi giremediği yaban koçlarının yaşadığı Koç dağına gider.

Alinin aşkından divane olan Hüda Ankara valisini Koç dağına ava davet eder.Vali söz versede gelmez yaverini gönderir.Hüda bir av ekibiyle Koç dağına ulaşır Garibine kavuşur.Ama jandarmalar Alinin izini bulmuşlardır.Bir kar ve tipinin olduğu yoğun bir kış günü Garib Ali ile jandarmalar arasında çatışma çıkar.Bu arada valide Aliye af fermanı çıkartır.Ama çok geçtir Ali omzundan vurulur,Alinin bu halini gören Hüda siperden çıkar,çıktığı an deli İzzet çavuş Hüdayı göğsünden vurur.Şuurunu yitiren Garib Ali mevziden çıkar çavuşu alnından vurur.Tam bu sırada af fermanını getiren zabit gelir çatışma biter ama Hüda ölmüştür.Buna dayanamayan Ali hançerini kendi göğsüne saplar ve Hüdasının yanına yıkılr.Yoğun tipi üzerlerini kapatır.Mezarları Beypazarı Koç dağındadır lakin yeri belli değildir.

Hüdayda aslında bir ağıttır.Ağıttan oyuna dönüşmüştür.Hüdayda oyununda ki figürler yiğitliği,mertliği,dürüstlüğü,tertemiz duygularla yaşanmış bir aşkı ifade eder.Hüdayda oynanmayan düğün ve eğlence yok gibidir,ama insanlar bunu bilincinde olmadan şıkıdım havasına çevirmişlerdir.Bu oyun oynansın ama bu aşk ve sevdaya saygı duyarak o ruhu yaşayarak,ve bu oyunu aslına uygun özüyle oynayarak.

KAYNAK:Bu öyküyü,öykünün geçtiği yerlerde bizzat araştırma yaparak kaleme alan ve HÜDAYDA adlı kitapta bizlere ölmez bir eser bırakan Ankara Seğmenlerinden rahmetli Sadullah ŞEREF ERDOĞDU ya aittir.Kendisini rahmetle anıyoruz.Hüdayda kitabını bütün gençlere okumalarını tavsiye ediyorum.Bu kitaptan aldığım bilgileri insanlar faydalansın bilgilensin diye sizlerle paylaşıyorum.

Hüdayda Türkülü Oyun Havasını TRT arşivlerine Kazandıran Rahmetli SADIK ERGUN Efedir. Çok çeşitli söylemleri Olan Türkünün Bir Kısım sözleri ektedir.

Aman bulguru kaynatırlar

Haydi, bulguru kaynatırlar

Serinde yayladırlar

Aman serinde yayladırlar

 

Bizde adet böyledir

Aman bizde adet böyledir

Güzeli ağladırlar

Aman çirkini söyledirler

Hüdayda da Ankaralım Hüdayda.

Beş yüz altın yedirdim bir ayda

Gitti de gelmedi ne fayda

Başını da yesin anam bu sevda

Aman dama çıkma baş açık

Haydi, dama çıkma baş açık

Arpalar gara gılçık

Aman arpalar gara gılçık

 

Eğer gönlün var ise

Aman eğer gönlün var ise

Al bohçanı yola çık

Aman al bohçanı yola çık

Hüdayda da Ankaralım hüdayda.

Beş yüz altın yedirdim bir ayda

Gitti de gelmedi ne fayda

Başını da yesin anam bu sevda

HALUK BALABAN.

 

KAYNAK:HÜDAYDA YAZARI:ŞEREF ERDOĞDU  ve Sadık Ergun Efe den.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder