23 Mayıs 2022 Pazartesi

 


-GÜVENÇ’Lİ İBRAHİM EFE

Ankara seymenlerinden “Çavuş” lakaplı İbrahim, Kazan İlçesi, Güvenç Köyü doğumludur. “İbrahim Efe “Mollamahmutoğulları” sülalesi mensubu olup, soyadı kanunundan sonra sülale “Şahin” soyadını almıştır” . İbrahim Efenin yaşamı hakkında ağabeyinin torunu Avukat Yıldızhan Adil Şahin’le yapılan görüşmede; Evlenmiş, engelli bir kızı olmuş fakat kısa süre yaşayabilmiştir. İbrahim Efe çocuksuz olarak vefat etmiştir. 1932-34 yılları arasında Ankara Numune Hastanesi’nde vefat etmiş ve Gülveren’de bulunan Asri mezarlığa gömülmüştür. Ancak mezarlıkta yapılan düzenlemelerden sonra mezar yeri bulunamamıştır. İbrahim Efenin, Kumcuoğlu Sitesi denilen yerde geniş bostanları, arazileri ve burada çalışan işçileri vardı. Sebze alır, At Pazarındaki Bakkal  dükkanında Ankara halkına satardı. Bugün Hamamönü’nde Kapalı Parkın olduğu yerde  ( Bosna Çeşmesinin ve Eski  Maraş Kahvesinin yanında iki katlı kerpiç bir evi vardı. Ankara’nın önemli törenlerinde kullandığı altın kabzalı kılıcının dışında günlük kullandığı kılıcı ve yaşlılık dönemine ait bıçaklı bastonu bugüne kalabilmiştir.

Dikmen Öveçlerde  Bağı Olduğu  Yazları Bağa göçtüğü  bu yüzden Çok Ankaralı Ona  Öveçli İbrahim Efe dediği bilinmektedir Çok Ankaralı Dostları  Onun Güvenç Köylü değilde  Dikmen Öveçli olarak Bilip Anlatmıştır. Ankara’nın kabadayılarından ve sayılan insanlarından birisidir. Hem esnaf hem de yiğit bir insandı İbrahim Efe. Ankara’da Seymen teşkilatının içinde yetişmiş gözü pek, heyecanlı, cesaretli ve liderlik vasıfları olan birisidir. Yaşadığı dönemde Ankara’nın seymenleri arasında seçkin bir yere sahiptir. Fiziksel olarak uzun boylu, dik duruşlu topluluğu etkileyen heybetli bir görünüme sahipti. Bu nedenle teşkilatın içindeki bu konumu nedeniyle Seymen alaylarında bayraktarlık görevi ona verilmiştir.

Atatürk’ün 27 Aralık 1919’da Ankara’ya gelişi için hazırlanan seymen alayı üç ayrı kola ayrılmış ve üç kişi bayraktarlık yapmıştır. “Seymen alayının bir kısmı İncesu köprüsünden Dikmen bağlarına, bir kısmı Çankaya bağları batısındaki Kırşehir’e giden Kızıl yokuşun eteklerine, bir kısmı da Güvençli İbrahim Çavuş önderliğinde İstasyon yoluna dizilmişlerdir” (Şapolyo, 2002: 29). 27 Aralık 1919 Cumartesi günü Atatürk önce Genelkurmay Başkanlığı’nın bugünkü yerinde arabasından inerek halkı ve seymenleri selamlamıştır. Daha sonra bugünkü Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’ne (radyoevi) kadar konvoyla birlikte yürümüş ve buradan aracına binip İstasyon yoluna yönelerek jandarma takımını ve polisleri selamladıktan sonra Seymen Alayının yanında durmuştur. “Güvençli İbrahim’in bir elinde bayrak, sol elinde üzeri altın işlemeli bir iri pala ve göğsünde bir Kur’anı Kerim asılı olduğu halde tunçtan bir heykel gibi duruyordu. Sağında büyük bir teke pala ile Kasap Yaşar efe, solunda ise köfteci  Kırışların  Bekir Efe bulunuyordu. Diğer seymenler de dizilmişlerdi.” (Şapolyo, 2002: 33).

Enver Behnan Şapolyo, yıllar sonra hasta yatağında Güvençli İbrahim ile bu konuda yaptığı görüşmeyi şöyle anlatmaktadır; Mustafa Kemal Paşa dördüncü ordudan (şarktan) Ankara’ya geldiği gün, başında boz bir kalpak, üstünde bir canavar kürklü bir kaput vardı. Görür görmez ona kanım kaynadı. Göğsümde Kur’anı Kerim, bir elimde bayrak diğer elimde bir teke pala beni görünce yanıma yaklaştı. Kur’anı Kerim ile bayrağın ucunu öptü. Sonra bana:

-Nasılsın ağa?

Deyince ben:

-Duacıyım sağol paşam!..dedim.

Davul zurna, paşayı önümüze kattık. Hükümet meydanına vardık. Mustafa Kemal Paşa Yunan’ı İzmir’den denize döküp Ankara’ya döndüğü gün yine uşaklarla karşıcı çıkmıştım. Büyük zafer günü seksen ihtiyar Seymenlerden bir alay yapmıştık. Meclisin önünde halka olup karşılıklı oynamıştık (2002: 32).

Atatürk yıllar sonra kaleme aldığı büyük nutkunda bu konu hakkında şöyle diyordu;

Ankaraya muvasalatımızı, 27 Kânunuevvel (Aralık) 1919 tarihli, şu açık tebliğ ile tamim ettik:

Sivastan Kayseri tarikiyle Ankaraya hareket eden Heyeti Temsiliye, bütün güzergâhında ve Ankarada, büyük milletimizin har ve samimî tezahüratı vatanperveranesi içinde, bugün muvasalat eyledi. Milletimizin gösterdiği eseri vahdet ve azim, memleketimizin temini istikbali hakkındaki kanaatleri, lâyetezelzel bir surette tarsin edici mahiyettedir.

Şimdilik, Heyeti Temsiliye Merkezi, Ankaradadır. Takdimi hürmet eyleriz efendim.

Heyeti Temsiliye namına Mustafa Kemal” ( Atatürk, 1970: I,332).

27 Aralık 1919’da, halkın kendi iç dinamiklerinin oluşturduğu seymen alayının da bulunduğu topluluğun coşkulu karşılamasının Atatürk’ü ne kadar umutlandırdığı ifadelerinden açıkça anlaşılmaktadır.

27 Aralık 1919’dan sonra Türk ulusal kurtuluş hareketinin yönlendirildiği merkez Ankara olmuştur. Türkiye Büyük Millet Meclisi ve yeni devlet orada kurulmuş ve yaptığı katkılarla başkent olmayı hak etmiştir. “Ankara halkının Heyet-i Temsiliye'ye gösterdiği sıcak ilgi ve Milli Mücadele'ye verdiği destek…Ankara'nın başkent olmasında önemli etkenlerdendir” (Dinçer. 1997: 229).

Naşit Hakkı Uluğ anılarında Atatürk'ün Ankara'ya gelişini şöyle anlatmıştır:

Ankara ve civar halkı haftalardan beri silahlanmış, Türk töresine göre milli felaket günlerinde ulusun gencini ve ihtiyarını katılması ile meydana gelen ve göze alamayacağı fedakarlık tasavvur edilmeyen, büyük Seymen alayı kurulmuş, alayın sancağı kale civarında bir meydana dikilmişti. Artık bıçak kemiğe dayanmıştı. Yedisinden yetmişine kadar eli silah tutan herkes düşmana karşı koyacaktı. Bugün çoğu aramızdan ayrılmış Ankara'nın fidan boylu efeleri palalarını sallayarak, Mustafa Kemal Paşayı karşılıyordu (1933: 9-10).

O tarihte Ankara’da bulunan 20. Kolordu’nun komutanı Ali Fuat Paşa (Cebesoy) anılarında 27 Aralık 1919 gününü şöyle anlatmaktadır; Karşılamaya gelenlerin bir ucu o zamanki Kızıl yokuştan başlıyor dolaşa dolaşa istasyona iniyor ve oradan kıvrılarak hükümet konağına doğru uzanıyordu Karşılamaya gelenlerin sayısını 30-40 bine çıkaranlar olmuştu. O zamanlar Ankara'nın nüfusunun 22 bini geçmediği hatırlanırsa bu muazzam kalabalığın etraftaki şehirlerden geldiği anlaşılmaktadır. İlk defa Ankara'ya gelen Mustafa Kemal Paşa bu manzara karşısında fevkalade mütehassıs olmuş, gözleri dolmuştu (Cebesoy, 1937: 19).

 Bir zamanlar Resim Heykel Müzesinin Kız lisesine Bakan Arka giriş Kapısı Avlu duvarındaki Duvardaki Mustafa kemal Paşanın 27 aralık 1919 Karşılamasının Temsili Yağlı Boya Tablosunda  Boynunda Kuran-ı Kerim aslı eli palalı Resimdeki seymen Güvençli  ( Öveçli ) İbrahim efedir.Bu Kıymetli Fotoğrafın olduğu duvar Yıkılarak yok edilmiş Fuaye salonu büyütülmüş bu kıymetli Duvar Tablosu da yok edilmiş Çekilen Fotoğraflar da bir anı olarak Kalmıştır.

Sancaktar Güvençli İbrahim Çavuşun yanındaki sağında ve solundaki Seymenler Hacettepeli ve Hamamönülü Seymenlerdir  ( Mustafa Kemal Paşayı Karşılayan Seymen Alayının Seymen Başı Hacettepeli KASAP YAŞAR efedir. )

Güvençli İbrahim Efe   Ankaralı Seymenlerle  Çankaya Köşküne Davet edilerek  Atamızla sohbet etmek  ve O tarihi günü yad etmekle şeref duyduğunu dostlarına anlatmıştır. İbrahim Efe anılarında Kazan Civarından Gelen seymenlerle Ankaranın Yaşlı  ( Kart Traş seymenler ) den bir gurubu 80 kişi civarında  Bunlarla bir kol düzenleyerek İstasyon Önündeki Karşılamadan sonra Ulustaki Eski TBMM ( o zamanda İttihat ve  Terakki Binası ) önüne kadar yürüdüklerini anlatmıştır.

HALUK BALABAN.                                                                                                                                

KAYNAK.EnverBehnan Şapolya. Anıları Hakkı Naşit Uluğ  ( Ankara’nın Gazi Bayramı ) Anıları. . Nutuk.ve Ankaralı Seymen Büyüklerinin Anlattıkları.

RUHLARI ŞAD OLSUN.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder