TAŞHAN..KARPİÇ LOKANTASI.
Atatürk ve Harputlu Ermeni Georges Karpovitch’in Ankara’daki ünlü Karpiç Lokantası
Taşhan, Ankara Ulus Meydanı‘nda 1886–1894 yıllarında Ankara Valiliği görevini yürüten Abidin Paşa‘nın mektupçusu İsmail Hakkı Bey tarafından inşa edilmişti.
Taşhanın Olduğu alan önceleri 2 ermeni kardeşe ait idi Bunlar bu alana Genel ev ( Kerhane ) yapmak için Abidin Paşaya müracaat edince Paşa çok sinirlendi ve bu olaya çok kızdı .Mektupçusu İsmal Beye emir vererek Bu alanın satın alınmasını sağladı ve bu kişilere Bentderesindeki Genel ev olarak kullanılan alanın tapusunu vererek mani oldu.
1892 yılında Ankara şehrine demiryolu geldikten sonra, İsmail Hakkı Bey,Taşhan’ı yaptırdı. 1928 yılında, burası “Taşhan Palas Oteli” (bir diğer ismi “Hotel d’Angora) olarak faaliyetini sürdürüyordu.
Öyle ki Taşhan’dan dolayı Ankara Ulus Meydanı‘nın adı bir zamanlar ‘Taşhan Meydanı’ olarak anılıyordu.
Kurtuluş Savaşı döneminde, hastane olarak kullanılan bina, savaş sonrası “Taşhan Palas Oteli” adıyla 1933 yılına kadar konaklama tesisi olarak hizmet vermiştir.
İki katlı 100 odalı handa, Ankara’ya gelenler binek hayvanlarıyla konaklayabiliyordu.
Bu mekânda kalan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ilk dönem milletvekillerine, genellikle sabah kahvaltısında zeytin, peynir, tereyağı ve Ankara Balı ile sütveriliyordu.Öğle olduğunda Fasulye Pilâkisi, Talaş Kebabı, Tel Kadayıfı servisi yapılıyor, akşamları ise Tarhana Çorbası, Tas Kebabı, Pilav ve Üzüm Hoşafı lüks yemek listesini süslüyordu.
İstiklal Savaşı döneminde Taşhan‘ın sahibi; Keskin Kaymakamlığı da yapan İsmail Hakkı Bey’in oğlu Cemal Bey’dir.
Aile, Cemal Bey’in ölümü ve İş Bankası’na olan kredi borçları nedeniyle Taşhan’ı 1933’de Sümerbank’a satmak zorunda kaldı.
Taşhan, 1936’da istimlak edilerek yıkıldıktan sonra yerine Sümerbank Genel Müdürlük Binası yapılmıştı. Günümüzde bu bina Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi’ne devredildi.
Ankara’da imar planlaması çalışmaları yürüten Alman mimar ve şehir plancısı Hermann Jansen yıkılmamasını, korunmasını savunmuş, dönemin müteahhit zihniyetli bürokratlarına söz geçirememişti.
Taşhan’ın sahibi Cemal Bey’in İstanbul Tepebaşı’ndan getirdiği “KarpiçBaba”, Ankara’nın ilk “Asrî Lokantası”nı Ulus Meydanı’nda, Taşhan’ın iç avlusuna bakan bölümünde hizmete açmıştı.
Ankara’da Taşhan’ı modern bir otele dönüştüren Cemal Bey, Karpiç’e otelin alt katında, ‘Asri bir lokanta‘ açması için teklifte bulunur.Cemal Bey’e “Karpiç” ismini öneren gazeteci Falih Rıfkı Atay’dır. İstanbul Tepebaşı’ndan tanıdığı Georges Karpovitch’in Ankara’ya davet edilmesinin başkentin çehresini değiştireceğini söyler.
Georges Karpovitch-Kevork Keçeciyan ismini, Falih Rıfkı Atay’ın kulağına fısıldayan Mustafa Kemal Paşa’ydı; Karpovich’i, İstanbul‘daki istihbarat faaliyetlerinden dolayı biliyordu. Mustafa Kemal paşa Georges Karpovitch’e İnsanlar senin adını güç telaffuz ediyor Bundan sonra sana KARPİÇ diyelim diyor.ve Lokanta Karpiç lokantası olarak anılmaya Başlıyor.
Ünlü İş Adamı ve Ankara kulübü Kurucularından Vehbi Koç anlarında Dönemin Ünlü Müteahhitlerinden Nafiz Kotan ile Karpiç Lokantasına gittiklerini servisi ve Yemeklerini çok Beğendiklerini anlatır.
Karpiç Lokantası uzun bir süre hizmet verdikten sonra Merkez Bankası Yanında ki Şehir Bahçesinin Bankaya bakan Bir Köşesine taşınır çok güzel bir dekorasyonla burada hizmet etmeye başlar Ve Atatürk için de özel bir loca yaptırır. Çok zaman Gazi Mustafa Kemal Atatürk Bu locaya gelir yemeğini yer içkisini yudumlar Buradaki programı zevkle izler Karpiç Baba İstanbuldan Revüler ve sanatçılarla Lokantaya muhteşem bir renk katar. Günlerden bir özel günde Paşa Karpiçte Belinde Taşıdığı İçinde Gümüş Mermiler olan tabancasını Tavana doğrultur ve ateş eder. Karpiç lokantası yıkılana kadar bu gümüş mermiler Tavanda kalır. ( Bu olayın nedenlerini Başka bir Makalede yazacağım ).
Georges Karpovitch – Kevork Keçeciyan kimdir?
Kimine göre Beyaz Rus, kimine göre Gürcü, kimine göre Ermeni, kimine göre İran kökenli bir Ermeni. Ama tüm bilgi aktarıcıların mutabık kaldığı husus, 1917 Bolşevik Devrimi sonrasında Rusya‘dan ayrılan göçmenlerden olduğudur.
Kevork Keçeciyan’ın Harput Hüseynik’te tüccar kasaplar arasında ismi geçmektedir. Azerbaycan’a giden Kevork Keçeçiyan, burada George Karpovitch adını kullanır. Hatta onunla ilgili belgelerde “Doğum yeri ve yılı Bakü 1878” olarak belirtilir. Bakü’de Margarit’le evlenir. Çiftin Aram ismini verdikleri çocukları İstanbul’da doğar.
Hazar Gölü kıyısındaki petrol kuyularında işçi, sonra da komisyoncu olarak çalışan Georges Karpovitch ve ailesi 1917 Bolşevik Devrimi gerçekleşince Rusya’dan deniz yoluyla İstanbul‘a intikal eder. Georges Karpovitch, gerçek adı Kevork Keçeciyan‘dır. Oğlu Aram yirmi yaşında tüberkülozdan ölür.
Georges Karpovitch- Kevork Keçeciyan, “Mütareke Yılları”nda Türk İstihbaratı’na çalıştı…
Georges Karpovitch gerçek ismiyle Kevork Keçeciyan, İstanbul’a geldiğinde Beyoğlu‘nda, İstiklal Caddesi’ne paralel giden Meşrutiyet Caddesi ile Tarlabaşı Bulvarı‘nın devamı olan Refik Saydam Caddesi arasında kalan Tepebaşı semtinde lokantacılığa başlar.
Ankara Hükümeti adına istihbarat toplayan, Boğaz yoluyla Millî Mücadele için Anadolu’ya silah kaçırmaya çalışanlara yardım eden Ermeni vatandaşların sayısı da az değildi. Baba Karpiç de Bunlardan birisi idi Emirle ve Cemal Beyin Çağrısı ile Ankaraya gelen Karpiç Ankara’ya özel Yemekleri Ve Bilhassa ANKARA TAVASINI en iyi yapan bir lokanta idi Ankara Kulübü de bazı Yıllarda Bu güzel mekanda Ankara geceleri düzenlemişti.
Türkiye’de lokantacılığın babası kabul edilen aşçılıktan restorana ulaşan çizgiyi tamamlayan George Karpiç’in ünlü mekanı, o günlerin koşullarına göre oldukça lüks ve konforlu düzenlenmişti.
Öyle ki ütülü masa örtülerinden çatal bıçak ve tabaklara kadar hiçbir şey Avrupa’daki örneklerinden aşağı kalmıyordu.
Genellikle Rus yemekleri servis ediliyor, Borsç çorbası (Karpiç menüsündeki yazılışıyla), Karski, Kievski gibi yemekler sunuluyordu.Kendisine özgü, standart bir hizmet anlayışı vardı. Kravatsız içeri girilemezdi. Yemeklerin sekiz dakikalık aralarla servis edilmesi zorunluydu.
Baba Karpiç, İnegöl’deki kendi çiftliğinde yetiştirdiği meyveleri ve balıklardan elde ettiği havyarı ücretsiz ikram eder, bazı gazetecilere özel indirimler yapar hatta veresiye yemek yedirirdi.
Bu lokantanın en önemli özelliği uyguladığı düşük fiyat politikasıydı. Ankaralılar, neredeyse aşevine yakın bir hesap ödüyorlardı.
Şişmanca, güleç yüzlü bu adam, beyaz Rus gömleğiyle masaları dolaşır, müşterilerle bizzat ilgilenirdi.
Karpiç’in asrî lokantası, çok kısa zaman içinde bir bakıma, Meclis’in resmi olmayan özel lokali haline gelmişti.Politikacı ve bürokratlar ile yabancı diplomatlar burada bir araya geldiklerinden, Karpiç adeta gayrıresmî dışişleri bakanlığı görünümündeydi.
Karpiç Baba’nın kalender meşrep ve babacan tavırları Ankara’nın elitlerini adeta bu mekana kilitliyordu.
HALUK BALABAN.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder