12 Haziran 2023 Pazartesi

 1916 Büyük Ankara Yangını (13 eylül 1916 )

Çocuklarını kaybeden anaların ise haddi hesabı yoktu. Kıyamet Ankara’da o gün kopmuştu ve mahşer günü o gün burasıydı. Neler görmedim. Saçlarından tutuşmuş kadınlar, yolda doğuran gebeler, cübbeleri alev almış hahamlar. Ankara'nin dörtte üçü ortadan silinmisti. Sira açliga, sefalete, perisanliga gelmisti.”"18. yüzyilin basinda, Ankara tiftik keçisinin tüyünden yapilan sof adli bir kumas ve sal üretimi sayesinde önemli bir üretim merkeziydi. Zengin Avrupa bu kumaslari çok begeniyordu. Ipligin büyük kismi Beypazari'nda üretiliyordu. Ankara'nin ticaret burjuvazisini olusturan Ermeni tüccarlar yilda 3000 balya (60 ton) tiftik ipligi dissatimi yapmaktaydilar. 1827 yilinda Ankara'da 546 adet sal dokumacisi (Salciyan), 9 adet tiftik saticisi (Tiftikciyan) ve 139 adet kumas saticisi vardi.
Bu tarihlerde, Ermeniler, önceleri Ingiliz sirketlerine aracilik ve acentelik görevini yapmaktayken, zaman içinde kendi ticaret evlerini kurup, yerleserek yeni ticaret burjuvazisini olusturdular.
1835-1837 yillari arasinda Ankara'ya ugrayip bir süre kalan Ingiliz gezgini Hamilton, kentte yaklasik 6.000 Müslüman, 4.000 Katolik Ermeni, 300 Ortodoks Ermeni, 300 Rum ve 150 kadar Yahudi konutunun bulundugunu ve kent nüfusunun 60.000 kisi civarinda olabilecegini yazmisti. Hamilton'un gördügü Ankara, çok kültürlü kent niteligiyle hayli canli bir ticaret merkezi görünümündeydi. Bunu saglayan etken ise iç dinamiklerle degil, dissal nedenlerle ortaya çikan, çogunlugunu 1828 yilinda Istanbul'da oturmakta iken Ankara'ya yerlesen 6.000 kisilik bir Katolik Ermeni gurubunun olusturdugu yeni ticaret burjuvazisiydi.
Prof. Enver Ziya Karal Ankara Tarihi adli kitabinda, bu kesim hakkinda su degerlendirmeyi yapiyor: Kentte yasayan Ermeni'ler iç ve dis ticaret, sarraflik, kuyumculuk, bankerlik, müteahhitlik, gibi mali islerle ugrasiyorlardi. Askerlik hizmeti yerine hafif bir vergi vermekteydiler. Bu nedenle sürekli islerinin basinda olabiliyorlardi. Gelir düzeyleri bakimindan Müslüman Türk'lerden daha iyi durumdaydilar. Ancak bu üstünlükleri kiskançlik yaratmadi ve II. Abdülhamit dönemine kadar huzur ve güven içinde yasadilar. Mezhep yönünden bir birlik göstermedikleri ve üç kiliseye bölündükleri için Ermenilerin çogu Türklesmislerdi ve Türkçe konusmaktaydilar.
( NOT: Bu kaynakta askerlik yerine verilen vergi hafif olarak tanımlanıyor fakat Ermeni kaynakları bu verginin erkek çocuk doğduğu anda biriktirilmeye başlanılan ve askerlik yaşı geldiğinde anca tamamlanılan ağır bir vergi olduğundan bahseder. Bunun haricinde Ermenilerden vergi vermeyip Osmanlı ordusuna katılan asker sayısı da oldukça fazladır. Türk, Ermeni, Yabancı birçok kaynak Ermeni subaylar, veteriner ve doktorlardan bahseder. Osmanlı ordusunun saraçlık, marangozluk, tüfekçilik gibi zanaatlarını da Ermeni ustalar yürütmektedir. İttihat ve Terakki'nin 1907 kongresine Ermeni Osmanlı subayları da katılır. Ayrıca Birinci Dünya Savaşındaki Amele Taburlarıda gayri müslimlerden oluşturulmuştur. Konuyla ilgili bir çalışma : Osmanlı Ordusunda Ermeni Askerler )
Kent halki her yil Pasa'ya hediye olarak 150.000 kurus yollamakta, bunun büyük bir kismi Hristiyan halktan toplanmaktaydi. Hristiyanlar ayrica her yil 25.000 kurus sarap vergisi ödüyordu. Çok yoksul olan Yahudi'lerin disinda zengin Ermeni ve Rumlarin, kenti çevreleyen tepelerde bag evleri vardi. Bunlardan bir örnek ise Çankaya'daki "Kasapyan Bag Evi"dir. Tiftik tüccari Kasapyan tarafindan yaptırılan bu bağ evi, sahibinin savas sırasında kenti terk etmesiyle eşyalarıyla birlikte Ankara’nın taninmiş ailelerinden Bulgurluzade'lere Satılmıştı.. Atatürk'ün bir at gezintisi sirasinda görüp begendigi bu bag evi, Bulgurluzade Tevfik Efendi'den satin alinarak Türk Silahli Kuvvetlerine bagislandi. Bag evi 1923 yilindan sonra Cumhurbaskanligi Çankaya Kösküne dönüstürülmüstür."
(Kaynak: ODTÜ Mimarlik Fakültesi ögretim üyesi, Prof. Dr. Sevgi Aktüre "1830'dan 1930'a Ankara'da Günlük Yasam" )
Ankaranın Kent Yaşamını ve Kültürnü iyi bilen Yaşlılarından.
Şehirdeki Gayrimüslimlerin yaşadığı bölgelerde çıkan ve 3 gün 3 gece süren yangın, Ankara’nın en güzel semtlerinden olan Hisarönü, Çıkrıkçılar Yokuşu, Bedesten, Saraçlar Çarşısı ve At Pazarını yakıp kül eder.
Refik Halit Karay bu yangını Ankara adlı kitabın şöyle betimlemiş:
“Ankara yanginini görmeyenler, Roma'nin nasil yandigina, o dehsete, o kiyamete akil erdiremezler. Bir meydanliga rast geldim, Ankara Ermeni'lerinin zenginligine delil olarak orada muvakkat bir abide kurulmustu.
Yangından kaçırılan yüz kadar piyanonun sıra sıra dizildiğini gördüm. Üstelerine seçme, pahalı halılar serilmişti. Birden kocaman bir yanık kütük geldi, aralarına düştü; söndürmeye koşacak adam yoktu. O kütük bir kundak gibi çeyrek saate kalmadı piyanoları tutuşturdu. Hem nasıl tutuşturmak? Gaz dökmüş, benzin serpmiş gibi... tellerinden binbir nağme çıkarak o kupkuru cilalı sandıkların yanışı çok acayip olmuştu. İnsan gibi inleye inleye, teller ateş gibi kızararak bembeyaz dişleri sıcaktan etrafa pıtır pıtır serpilerek ne feci ve ne tuhaf yanıyorlardı... Ankaranın en kibar mahalleleri, en büyük çarşısı, serveti, refahı çoktan kül kesmişti. Yolda saçları dağınık, gözleri ürkmüş ve güzellikleri atmış genç kızlara rastgeliyordum; ellerinde yangından kurtardıkları eşya vardı: Lavanta şişeleri, pudra kutuları, kurdele ve dantel parçaları, kadife muhafazalar.
  • Ankara merkez kazasının 19 mahallesinden 8’i tamamen, 11’i ise kısmen yanmıştır. Tamamıyla yanan mahalleler; Hisar’ı Fukara, Hisar’ı Ağniya, Kurt, Çakırlar, Kethüda, Hacı Mansur, Yeğenbey, Mihriyar’dır. Bu mahallelerde 735 hane kül olmuştur. Kısmen yanan mahallerdeki hane kaybı ise 298’dir. Tamamıyla yanan 8 mahallenin 7’sinde yalnızca Hristiyan veya Yahudi nüfus yaşamaktadır.
  • 1914 nüfus sayımına göre, Ankara merkezinde 69.066 Müslüman ve 14.500 Hristiyan yaşamaktadır. Nüfus oranıyla ters düşecek biçimde yanan kilise sayısı 7 iken, cami sayısı 2’dir. Yangın öncesi Ankara’da 44 cami ve 12 kilise bulunmaktaydı.
Not : Kasapyan Ankarada Hem ünlü tiftik Tüccarı hemde Kuyumculukla uğraşan Çok zengin Bir ermenidir. Refik Halit Karayın Hatıratında Kasapyan Köşkünün ( Çankaya Köşkünün ) Bulgurluzadelere bir şekilde Kaldığı zikredilmekle Beraber Kasapyanın Bağı Konusunda Ankarada Bulunan 20.kol Ordunun sırlarını Altın baston içinde İstanbula Göndermeye kalkması ve Ankaralı Bir Posta memurunun Tesadüfen bulması üzerine Casusluğu ortaya çıkmış Ayrancı Bağlarında 4 atlı Arabasının devrilmesi veya başka bir şekilde Ankaradan kaçırılması Kasapyan Bağıda Bulgurluzade ailesine satılmış. Bulgurluzade Tevfik Beyde Bu bağa hayli bir bedel ödeyerek satın almış Mustafa Kemal paşanın bir At gezintisinde bu Bağı ve Bağ evini beğenmesi üzerine Ankaralılarca Bulgurlu zade Tevfik Beyden sembolik bir bedel ile Satın alınarak Mustafa kemal Paşaya Hediye edilmiştir. Bu Konuda daha açıklayıcı Makalem Genç Bürokrat mecuasında yayınlanmıştır. Muhafız alayının olduğu alanda Ankaralı Kormanlar Ailesine aittir ( Kara geven tepesi ve Bağları )
HALUK BALABAN.
Tüm ifad

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder