ANKARA FETVASI....
30 Kasım 2023 Perşembe
MİLLİ MÜCADELE YILLARINDA İLK MİLLİ İSTİHBARAT TEŞKİLATI.
BİRİNCİ CİHAN SAVAŞI.
30 Ekim 1914 - 30 Ekim 1918
I. Dünya Paylaşım Savaşı
(4 yıl)
5 x ana koldan savaşa katılan Osmanlı Ordusu:
Sinâ Yarımadası ve Filistin Harekâtı ,
Mezopotamya Harekâtı ,
Kafkasya Harekâtı ,
Pers (İran) Harekâtı ve
Gelibolu Harekâtı
şeklinde savaştılar.
Birkaç küçük Harekâtı daha vardı:
Arab Yarımadası Harekâtı ve
Güney Arabistan Kampanyası .
SAVAŞ COĞRAFYAMIZ:
Orta Doğu, Kafkasya, Sina Yarımadası, Filistin, Suriye,
Ürdün, İran, Gelibolu, Arap Yarımadası , Basra Körfezi, Mezopotamya, İran.
Anlatılardan Bazıları:
Mısır’da Osmanlı Askeri Esirlerin kapatıldığı Kampın tam
adı,
"Seydibesir Kuveysna Osmanli Useray-i Harbiye
Kampı"
idi. Bu kampta, 1. Dünya Savaşı sonlarında, 1918'de Filistin
Cephesi’nde esir düşen Osmanlı Ordusu’nun 16. Tümen'inin 48. Alayı'na bağlı
Osmanlı askerleri tutuluyordu.
Aslı ancak İngiliz ve TC. Genelkurmay Arşivlerinde
bulunabileceği var sayılan fakat her iki devletin de bu arşivlerini meraklılara
açmadıklarını, buna rağmen geri dönen zaman şahitlerinin anlattıklarını yazan
çizen oluyor.
Bu anlatılar doğruysa;
….Savaş bitmiş, kamptaki ağır koşullar nedeniyle ölenler
dışındaki hayatta kalabilmiş Osmanlı Esir askerlerini teslim etmek,
ingilizler'in işine gelmiyordu. Çünkü, olası bir yeni savaşta, bu askerlerin yeniden
karşılarına çıkabilecekleri düşünülüyordu. Çözüm toplu katliamdı!
#KRİZOL MADDESİ KATILDI DENİLİYOR
Askerlerimiz, ‘mikrop kırma’ bahanesiyle, süngü zoruyla
dezenfekte havuzlarına sokuldular. Ancak suya normalin çok üzerinde krizol
maddesi katılmıştı. Esirler daha ayağını soktuğunda, aşırı krizol maddesi
nedeniyle haşlanıyorlardı. Ancak ingiliz askerleri dipçik darbeleri ile
askerlerimizin havuzdan çıkmalarına izin vermiyorlardı.
15.000 ESİR ASKERİN KÖR OLDUĞU SÖYLENİYOR😢
Bu Savaş Suçu 25 MAYIS 1921'DE TBMM’nde GÖRÜŞÜLDÜ AMA...
Bu vahşet, 25 Mayıs 1921 tarihinde TBMM'nde görüşüldü.
Milletvekilleri Faik ve Şeref Beyler bir önerge vererek, Mısır'da esirlerin
krizol banyosuna sokularak 15 bin vatan evladının gözlerinin kör edildiğini,
bunun fâili olan İngiliz tabip, garnizon komutanı ve askerlerinin
cezalandırılması için TBMM'nin teşebbüse geçmesini istediler.
Tabii ki yeni kurulan devletin bin türlü sorunu vardı. Bu
hesap sorma işi de unutuldu gitti.
KRİZOL NEDİR?
Krizol #metilfenol sınıfından organik kimyevî bileşiklerdir.
Çoğunlukla, doğal halde ya da aromatik bileşiklerin üretimiyle elde edilirler.
Bazen fenol ya da fenolikler olarak adlandırılırlar. Sıcaklığa bağlı olarak
krizol, katı ya da sıvı halde bulunabilir. #Krizol (#Cresol) ençok #Lysol isimli
markayla bugün tuvaletlerde dezenfekte edici olarak kullanılan keskin kokulu
temizlik maddesinin kimyasal ismidir.
1. Dünya SAVAŞI
Kronoloji:
-Başlangıç
Osmanlı İmparatorluğu 2 Ağustos 1914'te gizli bir
Osmanlı-Alman İttifakı kurdu ve ardından Bulgaristan ile de başka bir antlaşma
yaptı. Osmanlı Harp Bakanlığı iki büyük plan geliştirdi:
Osmanlı Genelkurmay Başkan Yardımcısı olarak atanan Osmanlı
İmparatorluğu'ndaki Alman Askerî Misyonu’nun bir Kumandanı olan Bronsart von
Schellendorf, 6 Eylül 1914'te 4.Ordu'nun Mısır'a saldırması ve 3.Ordu'nun Doğu
Anadolu'da Ruslara saldırısı
Osmanlı Ordusu arasında Schellendorf'a muhalefet vardı. En
çok dile getirilen görüş, Schellendorf'un Osmanlı İmparatorluğu'nun koşullarını
hesaba katmaktan ziyâde Almanya'ya fayda sağlayan bir savaş planladığıydı.
Hafız Hakkı Paşa -daha agresif ve Rusya'ya odaklanan- alternatif bir plan
sundu. Kuvvetlerin deniz yoluyla Doğu Karadeniz kıyılarına taşınmasına
dayanıyordu ve burada Rus topraklarına karşı bir saldırı geliştireceklerdi.
Hafız Hakkı Paşa'nın bu Planı, Osmanlı Ordusu'nun kaynakları olmadığı için rafa
kaldırıldı.
Schellendorf'un "Birincil Kampanya Planı" bu
nedenle varsayılan / olası olarak kabul edildi.
Görsellerin Tamamı ve çeşitli dillerde
👇🏻
https://stringfixer.com/.../Middle-Eastern_theatre_of...
.
29 Kasım 2023 Çarşamba
ANKARA MUTFAĞI ( AŞENE )
HÜSEYİN GAZİ Öyküsü ve Külliyesi.
Hüseyn Gazi Sultan bellidir cansın
Ricam kabul eyle müşkülüm kansın
Hüseyin ovanın
gözcüsü sensin
Ayırma koyunu sürüden
medet.
- Kul Hüseyin -
Alevi inanç ve kültürünün Anadolu'da yayılmasına önemli
katkılar sağlıyan ulu erenlerden biri de hiç kuşkusuz Seyyid Battal Gazi'nin
babası Hüseyin Gazi Sultan'dır. Seyyid Battal Gazi gibi yiğit, cesur ve bilge
kişiliğiyle tanınan ve Ankara (Hüseyinova) gözcüsü olarak bilinen Seyyid Hüseyin Gazi'nin türbesi ve
makamı, Ankara'nın, kendi adıyla anılan Hüseyingazi Dağı' nın zirvesinde
bulunmaktadır.
Hüseyin Gazi’nin gömütünün Ankara’da olmasında bütün
kaynaklar birleşirken bazı kaynaklarda Çorum Alaca ilçesindeki makamını
göstermektedir. Bu konuda Sır Charles burasını bir kilise olarak tanımlarken şu
bilgileri de aktarır. Alaca’daki Şahmaspur Tekkesi Bektaşi yönetimi altında
yarı harabe bir yerdir. Yine bir batılı yazar Hamilton ise bu yerin Selçuklu
tekkesi olduğunu belirtir. Ayrıca bu tekkenin Konya medresesi şeklinde
planlandığını da ifade eder.
Evliya Çelebi, 1671-72 tarihlerinde yaptığı Anadolu gezilerinde,
Hüseyin Gazi'nin Dagındaki makamını ziyaret ederken, Malatya'lı Seyyid Battal
Gazinin Babası olan bu zatın İmam Hüseyin soyundan ve sadakatı kiramdan
olduğunu, burada şehit olduğunu ve O'nun namına yapılan bu dergahda kırk, elli
bin kişinin bir araya gelip cem olduklarını belirtir. Tarihsel kişiliğiyle
menkıbevi kişiliği birleşen ve daha çok menkıbelerde yer alan
kahramanlıklarıyla tanınan Hüseyin Gazi'nin, Emeviler döneminde Ehl-i Beyt'e
karşı yapılan zulüm ve haksızlıklar sonuncu Anadolu'ya gelip yerleştigi
söylenir. Bazı söylentilere göre ise, Abbasi Hükümdarı Harun Reşid döneminde(
786-809) Anadolu'ya gelip Bizanzslara karşı yapılan seferlerlerde büyük
kahramanlıklar gösterdiği, Ankara kalesinide ele geçirmek için düşmanlara karşı
savaşırken, bügünkü mekanının bulunduğu yerde şehit düşdüğü ve daha sonra
evladı Battal Gazi'nin babasının intikamını almak için ordu komutanını
öldürdüğü söylenir.
Hacı Bektaş Veli’nin Anadolu’ya gelişinde doğrudan doğruya
Battal Gazi Türbesi çevresinde konaklaması ve burasını sahiplenmesi, ardından
Hüseyin Gazi’nin şehit düştüğü yeri bulup buraya bir türbe yaptırması da halk
arasında söylenegelen sözlerdir.
Bektaşiliğin temel kaynağı Hacı Bektaş Veli Vilayetnamesi
açık bir şekilde Battal Gazi zeviyesinin kendilerince kullanıldığını,
kutsandığını kutsal yer olarak anıldığını belirtmektedir. Hacı Bektaşa bağlı
bulunan Aııadolu Alevileri’nden çeşitli gurupların burada cem törenleri
yaptıkları, cemin ardından diğer tekkelere bilgi ulaştırılıp birlik
sağlanmasının buradan yapıldığı sanılmaktadır. Hacı Bektaş Veİi’ııin Seyyit
Battal Gazi Zaviyesi ile sıkı bağlantısıdır. Belirtildiğine göre Hacı Bektaş
Veli, Haydarisiyle, Torlağı’yla, Işığıyla bütün Kalenderi zümreleri gibi Seyyit
Battal Gazi’yi pir tanımakta ve her yıl kurban (hacılar) bayramını müritleriyle
birlikte onun zaviyesinde kutlamaktadır.
Evliya Çelebi'nin verdiği bilgilere göre, Hüseyin Gazi tekkesi, Hacı
Bektaş Veli 'yle birlikte Anadolu'ya gelen Ye Hüseyin Gazi'nin akrabası olduğu
sanılan Horasan Erenleri tarafından yaptırılmıştır. Yüzlerce dervişin varınıp
hizmet sunduğu Hüseyin Gazi tekkesi, diğer Bektaşi tekkelerinde olduğu gibi II.
Mahmud döneminde (1826) kapattırılır.
Dergah Abdülaziz döneminde (1861-1876) yeniden hizmete
açılır ve 1925 yıllarına kadar yüze yakın hizmet ettigi söylenir. Tekke ve
Zaviyeler yasası geregince 1925'te kapatırılır ve mallarına el konur. Gereken
bakım işleri yapılmadığından dolayı, yılıkmaya, harap olamaya yüz tutan
Dergahın, 1940'larda dergahın kalan eşyaları yagmalanır; binanın ahşap
bölümleri parçalanır ve ağaçları köylüler tarafından odun olarak kulanılır. Bu
tarih'de Dergahdan sadace taş ve duvar kalır ve bazı bölümleri 1957 yılında
kısmen onarılır. 1973'te Hacca gitmek isteyen Kalabalı bir hayır sever gördüğü
rüyadan etkillenerek. Hacca gitmekten vaz geçer ve hayırına türbenin çatısını
tamir ettirir. Daha sonra Ankara'da kurulan Hüseyin Gazi Külliyesini Yaptırma,
Yaşatma ve Tanıtma Derneği tarafından dergahın gereken onarım işleri
yaptırırlır ve bu Mürşid ocağı, uzun bir aradan sonra sosyal dayanışma, inanç
ve kültür merkezi olarak tekrar canların hizmetine sunulur. Böylece Hüseyin
Gazi Sultanın uyardığı çerağ yeniden uyarılarak bu güzel değerler toplumumuza
kazandırılmış olur. "Gelip ettik dua ile niyazı, bize himmet ede Hüseyin
Gazi! .. "
Evliya Çelebi'nin Hüseyin Gazi dergahını ziyaret ederken
söylediği bu sözü burada yenileyerek şu anlamlı dizelerle konuyu bağlayalım:
Hüseyin Gazi Sultan binsin atma
Dayanılmaz çarh-ı felek zatma
Bizden selam söylen ev külfetine
Çıkıp ele karşı ağlamasmIar.
- Pir Sultan Abdal –
Haluk Balaban.
23 Kasım 2023 Perşembe
Umruülkays Türbesi Öyküsü.
Ankara’nın Altındağ ilçesinde bulunan Hıdırlık Tepesi
üzerinde 1930’lu yıllara kadar bir türbe yapısı bulunmaktaydı. Bu türbenin kim
için yapıldığı kesin olmamak ile birlikte bazı rivayetleri bulunmaktadır.
Rakımı 1400 metre olan Hıdırlık Tepesi’nde bazı rivayetlere
göre Arap Şair İmruülkays’ın mezarı bulunmaktadır. Hıdırlık Tepesi zamanında
bölgede Hazret-i Hızır Ziyaretgahı olarak da bilinir, bölge halkı Hıdırellez
zamanlarında burada dualar edermiş.
İmruülkays’ın ülkesine yapılan saldırılara karşı İstanbul’da
bulunan Justinyanus’tan destek istemek için yola çıkıyor. Justinyanus,
İmruülkays’ı herhangi bir yardımı olmayacağını söyleyerek geri göndermiştir.
İmruülkays, geri dönmek için yola çıktığında bir süre Ankara’da konaklamıştır.
Bu konaklama sırasında Ankara Tekfurunun kızına aşık olmuştur. Bir süre sonra
Tekfurun kızı Prenses vefat etmiş ve Hıdırlık Tepesi’ne gömülmüştür. Bu duruma
çok fazla dayanamayan İmruülkays bir hastalığa kapılıyor. (Bazı kaynaklarda
İmparator I. Justinianos tarafından zehirlendiği yazmaktadır.) Hastalandığında
kendisinin, prensesin yanına gömülmesini vasiyet ediyor. Bu vasiyeti
İmruülkays’ın 540 yılı civarlarında vefatı ile birlikte gerçekleştiriliyor ve
İmruülkays, Ankara’da bulunan Hıdırlık Tepe’ye defnediliyor.
Burada ilginç olan konu ise İmruülkays’ın Müslümanlıktan
yaklaşık 70 yıl kadar önce yaşamış olması ve gömüldüğü alanın türbeye
çevrilmesidir. Ankara’nın daha sonra Selçukluların ele geçirmesi ile İslam
devletine bağlanıyor. Selçuklu hükümdarları Hıdırlık Tepesi’nin üzerine
İmruülkays ve Prensesin mezarlarının bulunduğu alana üzeri kubbeli bir türbe
inşa ettiriyor. Bu türbe moloz taşlar kullanılarak yapılmış, kare planlı ve
üzeri kubbeli bir yapıdaymış. Daha sonra türbenin üzerine yıldırım düşmesi ile
türbe neredeyse tamamen yıkılmış. Kalan bazı parçalar zaman içerisinde iyice
yıkılarak kaybolmuştur. Şu anda Hıdırlık Tepesi’ndeki türbe alanın yerinde
haritacılar tarafından yapılmış pilye taşı bulunmaktadır.
Bir rivayete göre ise İmruülkays’ın aşık olduğu kız
Baal-ks’dır. Baal-ks, Belkıs veya Balkız olarak da bilinir. Belkıs hanım’ın
mezarı, Ankara Ulus’ta bulunan İş Bankası binasının ve eski Maliye Bakanlığı
binasının tam ortasında bulunan Eskiden Julian Sütunu’nun bulunduğu yerin tam
dibindeydi. Bu aşk hikayesindeki prenses eğer Belkıs ise İmruülkays’ın
mezarının Ulusta bulunan iş bankası binasının önünde olması gerekir.
Ankaralılar Hükümet meydanındaki Jülian sütunu Balkıs veya
Belkis Minaresi Olarak adlandırmışlar yıllarca böyle söylene gelmiştir.
Ankaralılarca anlatılan bir hikayeye göre Arapların Ankara seferleri sırasında sözde Hz Alinin de Bulunduğu bir seferde Bu
Tepeden Ankara Kalesine Bir büyük Taş
savurduğu Bu taşın Kale İçine düştüğü ve düştüğü Yere ve Taşa ALİ TAŞ dendiği
Rivayet Olunur.
Bu Tepeye İ.Melih
Gökçek Büyük Bir Uçak Maketi Koyup sözde seyirlik Bir alan Meydana getirecekti
İyikide Olmamış Ankara’lı Seymenleri Kediye benzeten . Atatürk Orman Çiftliği
Kavşağına Dinazor heykeli Koyan Halefetili zattan daha güzel bir olay
beklenemezdi.
Ankara Büyük Şehir Belediye Başkanlığı Hıdırlık Tepede
hummalı bir Faaliyet sergilemekte Buradaki yıllardır Madde Bağımlıların Mekanı
olan Gece konduları yıkarak Temizleyip yep yeni Projeler sunmaya
çalışmaktadırlar Umarım Ankara'mıza Layık bir işlevi olan Çalışmalar olur.merakla
Bekliyoruz.
HALUK BALABAN.
21 Kasım 2023 Salı
ÇANKAYA'NIN ADI
17 Kasım 2023 Cuma
ANKARA KALE SURLARININ Tarihte Tamiri.
AŞIK DERTLİNİN HAYMANALI ALİŞAN AĞANIN DENİZCİLER CADDESİNDEKİ KONAĞINDA SÖYLEDİĞİ ŞİİR.