30 Kasım 2020 Pazartesi

 MUSTAFA KEMAL’İ KARŞILARKEN .

HAYMANA KAYMAKAMI CEMAL BARDAKÇI ve ANKARALILAR
1 Mayıs 1919 tarihinde Haymana Kaymakamlığına atanan Ali Cemal Bardakçı Haymana Kaymakamı iken Ankara Valisi Yahya Galip(Hakan) Beyin emriyle 24 Eylül 1919 Çarşamba günü vekaleten Ankara polis müdürlüğüne getirildi..Polis Müdürlüğü görevine giderken kendisi ile beraber Haymana’dan beş atlı götürerek mütarekeden beri geceleri Ankara’da taşkınlık yapan,laterna (org) çalan ve Sarhoş naraları atarak Yunan işgalini kutlayan Rumlar ve Ermenileri dize getirerek asayişi sağladılar. (Bu beş atlı,Kaymakam Ali Cemal Bardakçı, Urunkuş’lu (Dikilitaş’lı) Hacı Şükrü Kara,İkizce’li Hacı Mehmet Otuzoğlu,İkizce’li İsmail Nutukoğlu ve Nalbant Efe Tevfik Erşan’dır.)
İKİZCE’Lİ HACI MEHMET OTUZOĞLU
Kafkasya’dan göç eden Çerkez aşiretine mensuptur.1870 yılında Çarlık Rusya’sının baskılarına dayanamayan Çerkezlerin Anadolu’ya göç etmesiyle birlikte Ailesiyle Haymana’nın İkizce nahiyesine yerleşti.Kafkasya’da doğan Hacı Mehmet Bey,İkizce’ye yerleştiğinde henüz 14 yaşındadır.Çevresinde kısa sürede ün yapan Mehmet Bey,Milli Kurtuluş Savaşı sırasında Haymana’da kurulan Kuvayi Milliye teşkilatında yer aldı.Ankara’ya giderek azınlıkların üstesinden gelen beş Haymana Atlısından birisidir.
Kurtuluş Savaşı sırasında Haymana ve civarında Milli Hükümet aleyhine güç toplayan Çerkez Ethem’in İkizce,Hacımuradlı,Çerkezhöyük(Gökçehöyük) köylerinde adam toplamasına engel oldu. Atatürk’ün Ankara’ya gelişinde karşılayan 100 Haymana atlısı arasında yer aldı.Tanınmış ve iyiliksever biriydi.Haymana’nın İkizce nahiyesinde öldü.
İKİZCELİ NUTUKOĞLU İSMAİL
Hacı Mehmet Bey gibi o da Kafkasya’dan göç eden Çerkez aşiretine mensuptur.1870 yılında Çarlık Rusya’sının baskılarına dayanamayan Çerkezlerin Anadolu’ya göç etmesiyle birlikte Ailesiyle Haymana’nın İkizce nahiyesine yerleşti. Kafkasya’da doğan Nutukoğlu İsmail Efendi Küçük yaşta ikizce’ye yerleşti. Çevresinde kısa sürede tanınan Nutukoğlu İsmail Efendi Milli Kurtuluş Savaşı sırasında Haymana’da kurulan Kuvayi Milliye teşkilatında yer aldı.Ankara’ya giderek Kaymakam Ali Cemal Bardakçı ile birlikte azınlıkların üstesinden gelen beş Haymana Atlısından birisidir.
Kurtuluş Savaşı sırasında Haymana ve civarında Milli Hükümet aleyhine güç toplayan Çerez Ethem’in İkizce,Hacımuradlı,Çerkezhöyük(Gökçehöyük) köylerinde adam toplamasına engel oldu.Atatürk’ün Ankara’ya gelişinde karşılayan 100 Haymana atlısı arasında yer aldı.Tanınmış ve iyiliksever biriydi.Haymana’nın İkizce nahiyesinde öldü.
VELİHİMMETLİ KÖYÜNDEN.
Cemal Bardakçının Müfrezesine katılanlar ve Mustafa kemali dikmen sırtlarından Karşılayan 100 atlıdan bazıları..
Velihimmetli den ŞEHİRLİ İBRAHİM AĞA.EMİN AĞA.KARABİBERLERİN RIFAT. Efendi.. kısaca Veli himmetli Köyünden Bahsedelim.
Tarihte DELİHİMMETLİ olarak geçen Köy.YÖRÜKHAN aşiretinin “ Delihimmetli “ cemaati 1530 lu yıllarda 52 haneli takriben 290 nüfuslu .yıllık 7575 akçe geliri olan Haymana kazasına Bağlı Bir mezra idi. Hacı Bayram-ı Veli hazretlerinin Soyundan ABİDE Hatun bir camii yaptırmış. Bir çok din adamı Bilim adamı yetişen köyün adı VELİHİMMETLİ OLARAK anılmaya başlamıştır.
Cemal Bardakçı İlhan Bardakçının babası. Murat Bardakçının dedesidir.halen Habertürk Tv de Tarihimizle ilgili sunum yapmaktadır.
CEMAL BARDAKÇININ Ankara emniyet müdürü olduktan sonra Ankaradaki ayrılıkçı Ermenilerle ve ayrı mezhepteki kendi ırkdaşları Ermenilere karşı yaptıklarına mani olmuş. Ankaralı seymenlerle birlikte Hacettepede bu gün yok olan Kul derviş medresesinde gereken işlem yapılmış.bu medresede de “ NE BİLEYİM “ adı altında istihbarat teşkilatı kurmuştur. Bilahare yozgatta Çapanoğlu isyanının bastırlmasına destek olmuştur.
HALUK BALABAN arşiv.
Kaynak. Ankaralı eski seymenlerden edinilen bilgiler.ilhan bardakçı. Cemal Bardakçı Anıları.Abdülkerim Erdoğan .yayınları. ve Kültür Bakanlığı Arşivleri. Haymana Tarihi Halil İbrahim Uçak.
Cemal bardakçı 8 haziran 1981 tarihinde vefat etmiş Maltepe camiinde cenaze namazını Müteâkip cebeci Mezarlığında defnedilmiştir. Mekanı Cennet ola.
TAN SAĞTÜRK’le Velihimmetli Köyünde Anadolu dansları ve ferfeneye değindiğim Tv çekiminde yukardaki konulara az da olsa anlatmıştım.İlerde çok daha detaylı Bu konuları yazacağım
HALUK BALABAN.
Görüntünün olası içeriği: bir veya daha fazla kişi, ayakta duran insanlar ve açık hava

29 Kasım 2020 Pazar

 ANKARA MUTFAĞI ( AŞENE )

Eski Ankara evlerinde mutfak, evin en büyük kısmını oluştururdu. Evlerde bir yanda ocak ve tandır, bir yanda da kışlık erzakın saklandığı kiler bulunurdu Kilere Hüsamyeli de derler Angaralılar . Kilerler, genellikle iki katlı olur ve yukarı kısmına müsandere denilirdi. Mutfağın bir kenarına odun istif edilirdi. Yemekler yere serilen sofralarda yenir, önce büyükler, sonra ev halkı sofraya otururdu. Angarılılar Mutfağa AŞENE der Büyücek Tencereye de GUŞENE derler. Ankara evlerinin alt kattaki odsına Masara derler burada Pekmez yapılır.Dokuma yapılacak yün ve tiftik yıkanır Boyanır.

HALUK BALABAN.
Görüntünün olası içeriği: yiyecek

 ABİDİNPAŞA KÖŞKÜ

ZABİT NAMZETLERİ İLK HARP OKULU.
1 Kasım 1920; “Ankara Harbiyesi” denilen ve Ankara/Cebeci’de Abidinpaşa Köşkünde faaliyet yürütmüş olan “Zabit Namzetleri Talimgâhı”nın 1 Kasım 1920'de, bu okulun ilk mezunu olan 102 subay adayı için düzenlenen ve ATATÜRK’ün de katıldığı törenin Okulun açılış tarihi olan 1 Temmuz ile mezuniyet töreni tarihi olan günde Milli Mücadele’nin bu zor günlerinde Ankara’da üç yıl boyunca ordunun subay ihtiyacını karşılayan Bu okulu önemli kılan bir diğer olay ise; 1 Temmuz 1920 günü, Mustafa Kemal Paşa ile birlikte, Fevzi Çakmak, Refet Bele ve Kazım İnanç Paşalarla bazı milletvekillerinin katıldığı açılış töreninde Mustafa Kemal’in o genç zabitlere verdiği sözdür.
“Çocuklarım, bu talimgâha henüz Harbiye diyemiyoruz... Çünkü çok eksiğimiz var... Ama ben sizlere, hakkınız olan adınızla hitap edeceğim... Harbiyeliler!...
…İşgal altındaki okullarınızdan, evlerinizden kaçtınız.......Birkaç gün sonra da çok sert bir savaşa katılacak, gerekirse canınızı feda edeceksiniz... Biliniz ki gelecek nesiller bu fedakarlıklar sayesinde, medeni alemde, eşit haklara sahip, bağımsız bir milletin, fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür çocukları olarak yaşayacaklardır... Size söz veriyorum!”
Tören esnasında okulun şeref defterine şunları yazmıştır.
“Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmeti, ya istiklâl ya ölüm ahdiyle yetişen ilk istiklâl zabitanının ordu ve milletimize takdim ve tevdî olunduğunu görmekle bahtiyarım.”
Milli Mücadele boyunca Zabit Namzetleri yetiştirdiği gibi erlerin de eğitim aldığı önemli bir merkez haline gelmiştir. Bu gençler çok kısa bir eğitim sürecinden sonra cepheye gönderiliyor, cephede eğitimlerine devam edilmeleri isteniyordu. Zabit Namzetleri Talimgâhı’ndan mezun olan subaylar ikinci İnönü Muharebeleri’nden itibaren ordumuzda takım ve bölük komutanı olarak görev almaya başlamışlar ve cephelerde büyük yararlılıklar göstermişlerdir.
Sakarya Savaşı’nda Yunan Ordusu’nun Ankara hedefine ulaşmamasında bu genç fedakar zabitlerin etkisi büyüktür. Bu genç subaylar kendilerinden sonra gelen zabit namzetlerine ve askerlerine öğrendiklerini savaş içinde öğretmiş ve en önde bulunarak onlara örnek olmuşlardır. Bu nedenle Sakarya Savaşı’nda subay zayiatımız fazla olmuştur ve bu savaş bir subay savaşı olarak anılmıştır.
Kurtuluş savaşı boyunca birçok şehit veren Zabit Namzetleri Talimgah mezunları son şehitleri ise 1952 yılında Kore’de Albay Nuri Pamir olmuştur.
Talimgâhta okuyanlar aynı zamanda Ankara’daki resmî törenlerde görev alarak kurulan yeni ordunun geldiği seviyeyi dosta düşmana gösteriyorlardı. Ankara’nın gözbebeği olan bu talimgah 1 Nisan 1923’te Harp Okulu’na dönüştürüldü.
ilk mezun 102 subayın tamamına yakını şehit olmuştur. Sağ kalanlardan 3 kişiden ikisi Kara Kuvvetleri Komutanı birisi de Hava Kuvvetleri Komutanı olarak görev yapmışlardır... ( Hava kuvvetleri Komutanı Rahmetli TEKİN ARIBURNU ) Görsellerden biri ATATÜRK'ün huzurunda yapılan ilk mezuniyet törenindendir. Yanındaki kişi de Fevzi Çakmak Paşa'dır...
Mezun olan Subaylar arasında Muharip Bir Kor general 4 Tüm General ,4 Tuğ general ve Başka sınıflardan Generallerde Vardır.
Dün Teğmen Yetiştiren Tarihi Kurum Bu gün Türk Ananelerini örfünü ,adetlerini Koruyan ve yaşatan Seymenler Yetiştirmektedir.
Tarihi Köşkün olduğu alan Bağ arazisi Ankaralı Kormanlar ailesinin kızları Faika Hanıma ait olduğu Abidinpaşa'nın ikinci eşi olduğu Atatürk Orman çiftliği Arazisinin 30 bin dönümünün de Faika hanım tarafından sembolik bir değerle Devredildiği Tarihi belgelerle sabittir. Ankara da 8 yılın üstünde Valilik yapan Abidinpaşa’nın da Bahri sefit Cezayir Valliği Başlangıç süresinde Bu köşkü ve alanı Ankara sanayi nefise ( Ankara 2 erkek sanat okulu ) Devrettiği anlatılmaktadır. ( Bu konunun milli emlak kayıtlarından ve Kormanlar Ailesinde olan Osmanlı tapularından araştırılması gereklidir )
HALUK BALABAN.
Kaynak: Albay Suat Akgül. Albay Ali güler ( Anıt kabir eski Komutanı.) Albay Kadim Koç.
Ankara Kulübü Arşivleri.

28 Kasım 2020 Cumartesi

 ATATÜRK'ÜN  VASİYETNAMESİ.

28 KASIM 1938 - Yüce Önder ATATÜRK'ün, vasiyetnamesi açıldı.
ATATÜRK'ün vasiyetinin, Ankara Üçüncü Sulh Hukuk Hakimliği tarafından açılması.
ATATÜRK'ün kendi el yazısıyla düzenlediği vasiyetnamesi
5 Eylül 1938 Pazartesi sabahı kendi el yazısıyla kaleme alınmıştır. Vasiyetnamesini yazdıktan bir gün sonra notere vermeyi uygun görmüştür. Bu işlem için Beyoğlu Taptaş Handaki İstanbul Altıncı Noter İsmail KUNTER’i seçmiştir.
6 Eylül 1938’de, Doktor Neşet İRDELP, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Hasan Rıza SOYAK ve Noter İsmail KUNTER’in hazır bulunduğu ortamda ATATÜRK kapalı zarf içindeki vasiyetini Noter İsmail KUNTER’e “Bu benim vasiyetimdir. İcap ettiği zaman lütfen kanuni muamelesini yaparsınız” diyerek vermiştir. Ayrıca konuyla ilgili olarak Noter İsmail KUNTER, Genel Sekreter Hasan Rıza SOYAK, Dr. Neşet İRDELP ve ATATÜRK’ün imzaladığı bir tutanak düzenlenmiştir:
“BEYOĞLU ALTINCI NOTERİ
Y. NO. 7061
C. NO. 1
ZABIT VARAKASI
Bin dokuz yüz otuz sekiz yılı Eylül ayının altıncı Salı günü (6 Eylül 1938) ben aşağıda imza ve mühürünü koyan ve basan ve Türkiye Cumhuriyeti Kanunlarının verdiği salahiyetleri haiz olarak Galata’da Tünel yanında Billur Sokağı'nda Taptaş Hanın altındaki dairemde iş gören Beyoğlu Altıncı Noteri İsmail KUNTER, vazife başında iş görmekte iken vaki olan davet üzerine Dolmabahçe Sarayı’na gittim.
İstanbul Mebusu Dr. Profesör Neşet Ömer İRDELP ve Riyaseti Cumhur Umum Katibi Hasan Rıza SOYAK’ın delaletleriyle Türkiye Cumhur Reisi ATATÜRK’ün huzurlarına çıkarıldım. Davet sebebini kendilerinden istizan ve istifam eylediğimde:
'Kendi elimle yazıp zarf içine koyduğum vasiyetnameyi size tevdi ediyorum. Bu vasiyetnamemin muhafazasını ve kanun hükümlerinin yerine getirilmesini isterim' buyurdular.
Bana kapalı olarak verilen bu zarfı alırken mumaileyhim ve Neşet Ömer İRDELP ve Hasan Rıza SOYAK hazır bulunuyorlardı. Zarfı muhafaza için aldım ve bu Zabıt Varakası'nı tanzim ederek vasiyetnameyi tevdi eden Ulu Önderimiz ATATÜRK ve hazır bulunanlara imza ettirdim ve ben de altını mühürleyerek imza ettim.
6 Eylül 1938 günü saat: 13.30
Neşet Ömer İRDELP, H. R. SOYAK, İ. KUNTER, K. ATATÜRK”
ATATÜRK’ün vasiyetnamesi, Ankara Üçüncü Sulh Hukuk Hâkimliğinde, vefatından 18 gün sonra, 28 Kasım 1938 Pazartesi günü açılmıştır. Mahkemeye önce Adalet Bakanı Hilmi URAN ile İçişleri Bakanı ve Cumhuriyet Halk Partisi Genel Sekreteri Doktor Refik SAYDAM gelmiştir. ATATÜRK’ün kız kardeşi Makbule BOYSAN, kısa bir süre sonra, Dışişleri Bakanı Şükrü SARAÇOĞLU’nun kolunda mahkeme salonuna girmiştir. Vasiyetnamenin açılışında, Ankara Cumhuriyet Savcı Yardımcısı, bazı milletvekilleri, yargıç ve avukatlar da hazır bulunmuştur.
Ankara Üçüncü Sulh Hukuk Hâkimi Osman SELÇUK cübbesini giymiş ve oturumu açmıştır. Hâkim, ATATÜRK’ün kız kardeşi Makbule BOYSAN’a bazı sorular yöneltmiştir:
“-İsminiz?
-Makbule.
-Babanızın adı?
-Ali Rıza.
-Nerede oturuyorsunuz/
-Çankaya’da, kendi köşkümde.”
Hâkim, sorgusunu bitirince, üstü çeşitli mühürleri ve ATATÜRK’ün imzasını taşıyan bir zarfı, durumunu tutanağa geçirip açmıştır. Zarfın içinden Beyoğlu Altıncı Noterinin tuttuğu “Zabıt Varakası çıkmıştır. Tutanağın altında ATATÜRK’ün, Altıncı Noter İsmail KUNTER’in, Hasan Rıza SOYAK’ın ve Prof. Dr. Neşet Ömer İRDELP’in imzaları bulunmaktaydı. Hâkim Osman SELÇUK, açıkça okunan bu tutanağı mahkeme dosyasına geçirtmiştir.
Hâkim Osman SELÇUK, ikinci zarfın durumunu, üzerindeki mühürlerle imzaların aynen saklanmış olduğunu belirtmiş ve sonra zarfı açmıştır. Zarfın içinden ATATÜRK’ün vasiyetnamesi çıkmıştır. ATATÜRK’ün vasiyetnamesi, el yazısıyla bir yaprağın bir yüzüne yazılmıştı. Hâkim, ATATÜRK’ün vasiyetnamesini açıkça okutmuş ve tutanağa geçirtmiştir.
Aşağıda metin ATATÜRK’ün bizzat el yazısı ile yazdığı orijinal metnin fotokopisinden alınmıştır:
“ Dolmabahçe 05 - IX - 1938
Pazartesi
Malik olduğum bütün nukut ve hisse senetleri ile Çankaya'daki menkul ve gayrimenkul emvalimi C. H. Partisine atideki şartlarla terk ve vasiyet ediyorum:
1. Nukut ve hisse senetleri, şimdiki gibi, İş Bankası tarafından nemalandırılacaktır.
2. Her seneki nemadan, bana nispetleri şerefi mahfuz kaldıkça, yaşadıkları müddetçe, Makbule’ye ayda bin, Afet’e sekizyüz, Sabiha GÖKÇEN’e altıyüz, Ülkü’ye ikiyüz lira ve Rukiye ile Nebile’ye şimdiki yüzer lira verilecektir.
3. S. GÖKÇEN’e bir ev de alınabilecek ayrıca para verilecektir.
4. Makbule’nin yaşadığı müddetçe Çankaya’da oturduğu ev de emrinde kalacaktır.
5. İsmet İNÖNÜ’nün çocuklarına yüksek tahsillerini ikmal için muhtaç olacakları yardım yapılacaktır.
6. Her sene nemadan mütebaki miktar yarı yarıya, Türk Tarih ve Dil Kurumlarına tahsis edilecektir.
K. ATATÜRK.

27 Kasım 2020 Cuma

 ANKARA KULÜBÜ 1932 YILI KURUCULAR MÜTEŞEBBİS ÜYELERİNDEN NAKİ CEVAT AKKERMAN. ( AŞ EVİ KURAN ANKARALI )

AŞ EVİ KURAN HACETTEPELİ.

MİLLET VEKİLİ VETERİNERLİK PROFESÖRÜ,SİYASETÇİ,YAZAR. ÇANAKKALE GAZİSİ.
ANKARANIN TANINMIŞ AİLELERİNDEN.
1919 YILLARININ ANKARASI MUSTAFA KEMAL ANKARADA DIR ,YOKLUK İÇİNDE BİR KENT OSMANLININ UNUTTUĞU , İSTİKLAL HARBİNDE. SAKARYA SAVAŞIN DA ÇANAKKALEDE EN ÇOK ŞEHİT VEREN ADİ KENT BOZKIR GÖRÜNÜŞLÜ KASABA.
DIŞARDAN GELENLERİN LOKANTA BULAMADIĞI BİNLERCE DUL VE YETİMİN YAŞAMAYA ÇALIŞTIĞI BİR ORTAM. FAKİRLİĞİN YOKLUĞUN KOL GEZDİĞİ BİR ORTAM.
99 YIL ÖNCE BİR ANKARALI MUSTAFA KEMAL PAŞA İLE GÖRÜŞÜR. ANKARAMIZIN ULUCANLAR SEMTİNDE ESKİ BİR ANKARA KONAĞINDA BİR AŞ EVİ KURULUR. BURADA FAKİR ZENGİN , YABANCI AYIRT EDİLMEDEN KAPISINA GELEN HERKESE KAPISINI AÇAR KARNINI DOYURUR .NAKİ CEVAT AKKERMAN İLK MAAŞINDAN VE AİLESİNİN DESTEĞİ İLE BAŞLATTIĞI AŞ EVİ FALİYETİ BU GÜN YEDİ BİN KİŞİYE RAMAZANLARDA YİRMİ BİN KİŞİYE AŞ VERMEKTEDİR.SURİYELİ,IRAKLITÜRKMEN,AFGAN.,İRANLI DEMEDEN GARİP ,GURABAYA,FAKİR FUKARAYA HİZMET VERMEKTEDİR.
BU GÜN ANKARA KIZILAY ŞUBESİ BAŞKANI SAYIN AHMET HIZANLIOĞLU VE YARDIMCISI DEĞERLİ DOSTUM AHMET ERDOĞAN BU DEĞERLİ KURUMA CAN SİPARANE HİZMET ETMEKTEDİRLER.
Çalışkan müteşebbis Bir Ankaralının Başlattığı Bu Hayır Kurumu Hayır sever Başkentlilerin Destekleri ile Yoluna devam etmektedir .Her türlü Yardıma açıktır.
NAKİ CEVAT AKKERMAN Ankaralı Bir ailenin çocuğudur Babası Kasım Nuri Annesi Lütfiye Hanımdır 1892 yılında Ankara’da Hacettepede Doğmuştur. Askeri Veteriner Mektebi ( 1914 ) Berlin Felsefe Fakültesi (1919 ) Mezunudur. Çanakkale savaşına Katılmıştır. Milli Müdafaa Vekaleti Veteriner. Fen Şube Müdürlüğü (1920 – 1927 ) Ziraat vekaleti veteriner Mütehassıs Müşaviri ve Veteriner Umum Müdürü ( 1927-1944 ) Gazi Eğitim Enstitüsü Biyoloji Öğretmeni.( 1944-1946 ) olarak görev yaptı 1946-1950 yılları arasında Ankara Millet Vekili olarak TBMM yasama çalışmalarına Katıldı. Türk Ocağı Ankara Başkan vekili ( 1923-1933 ) Kızılay Ankara Merkez Reisi, ( 1924-1939 ) arası Kızılay Merkezi İdare Heyeti Üyesi ve Vezne Murakıbı Olarak Görev Yapmış ve Ankaralı Bedia Hanımla evlenmiş ( 1919 ) 2 erkek çocuk Babasıdır .Ankara Kulübünün 1932 Yılında Kuruluşunda Müteşebbis üye olarak hizmet etmiş oğulları ve Torunuda Ankara Kulübü üyesi olarak ve Yönetim Kurulu üyesi .onur kurulu üyesi ve Denetim Kurulu Üyesi olarak görev Yapmışlardır. NAKİ CEVAT AKKERMAN Hocamızı Bir Ankaralı Olarak Rahmetle Anıyorum Ruhu Şad olsun.
ESERLERİ: AnaFiller 1926 Sıtma Mücadelesinde Anofillerin Teşhisi.1926 Türkiyenin Et Meselesi 1943 Demokrasi ve Türkiye’de Siyasi Partiler.
KAYNAK.: Ankara Kulübü üyelerinden KEMAL BAĞLUM ( Ankara Kulübü Başkanlarından Dr sami Bağlumun Akrabası ) Biyografiler Ansiklopedisi ve Afşin Oktay.
A.HALUK BALABAN.
NOT : Gıda. Kurban.Nakti Yardımlarınızı. Ulucanlar NAKİ CEVAT AKERMAN şubesine yapabilirsiniz Kızılay Merkezindeki Haramilerin eli değmeden..
Ankara Kulübü aklına gelirde çıkardığı Dergide Bu konuya değinirmi acaba ? bilemem ..! sitemimi yine muhaliflik yapıyorsun diyenler olacak elbette ama Hakkı yazmadan kollamaktan Hayatım boyunca vazgeçmedim.

23 Kasım 2020 Pazartesi

 Cezayir Ağıdı ve Öyküsü.

Cezayir Osmanlı İdaresinde 313 yıl kalan Akdeniz Kıyısında Mamur Muhteşem Bir eyalettir BAHRİ SEFİT Olarak adlandırılmıştır. Barbaros Hayrettin Paşa Tarafından Kanuni Devrinde Fetih olunmuştur Fetih ve 1827 ila 1830 Yıllarında Fransızlarla yapılan Savaşlarda Anadolu’nun hemen hemen Tüm kentlerinden Osmanlı Türk Neferleri Burada 160 Bin şehit vermiştir.
Fransızlar Cezayir’i Teslim aldıktan sonra Cezayir’deki Erenlerin Evliyaların Kabirlerini yıkmış kemiklerini denize dökmüş Kenti Tarumar etmiş Esirlere Eziyetler etmiştir.
Cezayir Türküsü de diğerlerinde olduğu gibi Cezayir’e gidip düşmanla savaşan ve geri dönemeyen kahramanlarımızı anlatmaktadır. Hangi yanık türkünün arkasına baksak özgün ve hüzün verici bir hikâyeye rastlamıyoruz ki..?
Anadolu’nun Her Kentinde Ayrı bir Cezayir öyküsü anlatılır .Ağıt Ankara Ferfene ve cümbüş Gecelerinin sonunda icra edilir saz söz son bulur.Ferfene Günlerinde Cezayir Havası çalındıktan sonra başka türkü çalınmaz Ferfene ve cümbüş son Bulur.
Düğünde; özellikle kına gecesinde veya gelinin baba evinden çıkarılışında söylenen Cezayir türküsünün, icrâ edildiği bağlam dikkate alındığında, aynı zamanda bir tür ağıt gibi söylendiği görülür. Çünkü, baba evinden ayrılık vakti geldiğinde, toplumda beklenen davranış üzüntü duymak, bunu açığa vuracak biçimde görünmek ve üzüntüyü ağlayarak dışa vurmak şeklinde kendini gösterir.
Cezayir’e sefere çıkan ve bir daha memleketine sağ dönemeyen leventler üzerine yakılan bu türküler, sözlerinde tarihî bir olaya bağlı olarak yiğitlik simgesini taşımakla birlikte, hasret, ayrılık ve ölüm temleri üzerine kurulu olduklarından, aynı zamanda içerikleri bakımından her biri birer ağıttır Türkülerin tespit edilen söyleniş öyküleri de, bu gerçeği teyid eder.
Cezayir Türküsünün farklı yörelerde farklı varyantları da vardır. Bu türkü de diğerleri gibi aslında dilimize yerleşmiş bir ağıttır. Bu hüzün bırakan türküleri bile oyun havasına dönüştürüp acıyı mutluluğa çevirmiş olduğumuzu görürüz. Ve biz bu ağıtları sanıyorum düşmanı sevindirmemek için oyun havasına çevirmişiz. Hatta Çankırı yöresinde yaren meclislerinde misafir, saygı duyulan bir isimse Cezayir Marşı ile uğurlanmaktadır .
Ankara Ferfene ve Cümbüş geceleri sohbetlerinde Cezayir’in Kaybı ve binlerce Şehidi anmak için Unutturmamak Bir Vatan Toprağının geri Kazanılması arzu ve dileklerinin vurgulanması Önemli Bir yer Tutar .Cezayir Bir ağıttır acıdır Özlemdir. Türkün Kızıl elmasıdır.
mehter müziği repertuvarında “Cezayir” adlı bir ezginin bulunması; ayrıca, “Cezayir marşı” adlı bir marşın, 1800’lü yıllarda mevcut olması bu ezginin ne ölçüde eski ve yaygın olduğunu göstermektedir Dahası, Cezayir havasının Anadolu’da yüzyıllardan beri çalınan eski bir “halk havası” olduğunu benimseyen görüşler de bulunmaktadır.
Sonuç olarak, Cezayir türküsü, sürekli, uzun yıllar cereyan etmiş bir olgu içinde yaşanmış bir tarihî gerçekliğe karşı halkın duygusal tutumunu ifade eder
HALUK BALABAN.
Cezayir'in harmanları savrulur
Savrulur da sol yanına devrilir
Sarı buğday samanından ayrılır
Sokakları mermer taşlı
Güzelleri hilal kaşlı Cezayir
Gemilere çürük tahta dayanmaz
Yiğitlere gaflet bastı uyanmaz
Aman Allah buna canlar dayanmaz
Sokakları mermer taşlı
Güzelleri hilal kaşlı Cezayir
Cezayir'i bir ikindi bastılar
Camilere çifte çanlar astılar
Yiğitleri kurban diye kestiler
Sokakları mermer taşlı
Güzelleri hilal kaşlı Cezayir
Tekrar İzle
Paylaş