TACEDDİN DERGAHI SON ŞEYHİ
30 Temmuz 2025 Çarşamba
28 Temmuz 2025 Pazartesi
ERLİK KEMERİ KUŞANMA TÖRENİ = Seymen'in Şal ve Silahlık Kuşanması Kama Takma töreni.
27 Temmuz 2025 Pazar
İSTİKLAL SAVAŞIMIZDA DIŞARDAN GELEN SİLAHLAR.
6 Temmuz 2025 Pazar
AKŞEMSETTİN ( göçemedin gitti..? )
Fatihin Hocası. Hacı Bayram velinin Talebelerinden BİZİM KÖSE dediği AKŞEMSEDDİN Hazretleridir.ondan ders alır feyz alır. Ve onu çok sever.Günler geçer, Fatih, Akşemseddin Hazretleri’ne sıkça gelip gitmeye başlar. Öyle ki devlet işleri oyuncak gelir gözüne. Sarayı, otağı bırakıp döşeği tekkeye sermeye niyetlenir. Nitekim bir gün “N’olur” der, “Beni de dervişleriniz arasına alın”.
Akşemseddin, hani Fatih’e baba muamelesi yapan o gül yüzlü muallim birden ciddileşir, celalli bir edayla “Hayır!” der, “Osman oğullarının dervişe değil, sultana ihtiyacı var!”
Ama Sultan Mehmed’i iyi tanır. Yine gelecek, hem bu kez ısrar edecektir. Buna fırsat vermez. Pılısını pırtısını toplamadan uzaklaşır İstanbul’dan. O yıllarda kuş uçmaz, kervan geçmez bir kuytu olan Taraklı’ya çekilir, sonra Göynük civarlarına yerleşir, kendi halinde talebe yetiştirir. Ama duaları Fatih’le birliktedir.
Göçemedin gitti yani...
Akşemseddin Hazretleri bir gün oğlunu (4 yaşındaki Hamdi Çelebi) dizine oturtur. Minik yavru bülbül gibi Kur’an okur. Mübârek bir ara hanımına döner. “Biliyor musun?” der, “Aslında dünyanın mihneti, zahmeti çekilmez ama şuncağızın yetim kalmasına dayanamam. Yoksa çoktaaan göçerdim!” Hanımı omuz silker. “Amaaan efendi” der, “sen de göçemedin gitti yani.” Mübarek “İyi öyleyse!” deyip kalkar. Göynüklülerle helalleşir ve mescide çekilir. Talebelerine “okuyun” buyururlar. Bir ara gözleri kapanır, yüzü aydınlanır. Kolları yana düşer ve berrak bir tebessüm oturur dudaklarına. Müridleri eve koşarlar “Başınız sağ olsun.” derler, “Efendi göçtü!”
Bu makaleyi okurken Rahmetli Kardeşim Cengiz Aklıma geldi. Eşi İle arası Açılınca öl de Helvanı yiyelim dermiş. Hanımı da susarmış garibim.
Bizim birader. Bu dünyadan göçünce .haberi olmayan bir arkadaşı telefonla biraderi sorar nerde nasıl diye. Hanımı Göçdüde helvasını yiyiverdik deyiveririr. .bunu da bizle anlatınca hem hüzün hemde gülmek geldi hepimize. Ve AKŞEMSEDDİNİN hanımın sözleri aklıma geldi bu tarihi anıyı yazıverdim işte. Evet gerçek bu Helvamızı yiyen olacakta ALLAH gecinden versin. Hepinize sağlık ve huzur dolu uzun ömür dileklerimle..
Haluk Balaban
BACI SEYMEN , GEDİKLİ KÖYÜN DEN ALTUN HANIM. ( Haymana )
10 Haziran 2025 Salı
ANKARA KALESİ SAAT KULESİ.
13 Mayıs 2025 Salı
ANKARANIN TARİHİ ÇEŞMELERİ.
26 Nisan 2025 Cumartesi
ANADOLU İSMİ. Ve GELİN KAYASI ÖYKÜSÜ.
Kızılcahamam Taşlıca Köyü ve Ayran Taşı.
Anadolu isminin nereden geldiğini biliyor musunuz? O halde
bu yazımızda sizlere hem Anadolu isminin hikayesini anlatalım hem de gezilecek
bir noktadan bahsetmiş olalım.
Ankara'nın Kızılcahamam ilçesine bağlı Taşlıca Köyü'ndeki
bir türbede başlar hikaye. Bu türbede Kırmızı Ebe adında bir evliya yatar.
Anadolu Selçuklu devleti döneminde yaşamıştır Kırmızı Ebe. Sultan Alaaddin
Keykubat Başköy Kalesi'ni fethe giderken Taşlıca Köyü'nde mola verir. O sırada
Kırmızı Ebe oğlu Oruç Gazi'yle birlikte askerleri konuk edip ayran ikramında
bulunur. Kırmızı Ebe bir taş oluktan döktüğü ayrandan tüm askerlerin içerek
kaplarını doldurmasını söyler. Askerler kana kana içtikleri ayranı kaplarına
koysalar bile oluktaki ayran bitmez. Sonrasında bir askerle Kırmızı Ebe
arasında şu konuşma geçer:
-Doldurun Gazilerim,
-Doldur Ana.
-Doldurun yavrularım
-Ana, dolu.
Yaşan bu olay Sultanın kulağına gider. Bu durum karşısında
şaşıran Alaaddin Keykubat, Kırmızı Ebe'yi huzuruna çağırdığı vakit, ebenin
kerametinden çok etkilenir. Buradaki araziyi Kırmızı Ebe'ye tahsis eder.
Anadolu kelimesinin doğuşuna vesile olan Kırmızı Ebe Türbesi'ni Kızılcahamam'da
ziyaretlerinize mutlaka dahil etmenizi öneririz.
Gelin kayası:
Köyün güneyinde bir tepededir. Uzaktan bakınca gerçekten at
üzerindeki bir gelin görünümündedir. Yanında gelinin sacayağı, odası, merdiveni
ve vurulduğunda davul gibi ses çıkardığından, taş olan davulcunun davulu olduğu
söylenen taşlar vardır. Düğünlerde davul çalmama adetinin, geçmiş ûlemanın
eğlencede aşırıya kaçılmaması için koyduğu bir müeyyide veya Bizans devrinden
kalma bir efsane olması muhtemeldir. Taşlıca köylüleri, bu “ davul çalmama”
adetine asırlarca uymuşlardır. Geçmişte, civar köylerden bazılarının, buna
inanmayıp davul çaldıkları, ancak felç olup yatağa düştükleri anlatılıyor.
Haluk Balaban.
21 Nisan 2025 Pazartesi
KIZILCA GÜN HEYKELİ. Ve SEYMEN BAŞLARI.
Ankara Büyükşehir Belediyesi Kent Estetiği Daire Başkanlığı
koordinasyonunda yaptırılan bu anıtın maliyeti ASO 2. Organize Sanayi Bölgesi
tarafından karşılanmıştır…
27 Aralık Atatürk'ün Ankara'ya gelişi ile Milli Mücadele
yıllarını anlatan anıt, Genelkurmay Kavşağı'na konuldu. Heykeltıraş Aslan
Başpınar, tarafından yaklaşık 10 metre yüksekliğe ve 4,5 metre ene sahip cam
elyaf takviyeli polyester malzemeden yapılan anıt, 17 figür ve 1 rölyeften
oluşuyor.
Anıtın kademeli mimari formu 16 Türk Devletini, Ay Yıldız
ise Türkiye Cumhuriyeti’ni temsil ediyor. Anıtta Gazi Mustafa Kemal Atatürk
başta olmak üzere dönemin Ankara Müftüsü Rıfat Börekçi, Ankara Vali Vekili
Yahya Galip, Müderris Beynamlı Hoca Mustafa Efendi ve ilk kadın muhtar Satı
Kadın yer alıyor. Ana figürlerin etrafında ise Ankara'nın yiğit Seymenleri,,
gençler ve çocuklar ile Milli Mücadele'ye inanmış Ankaralılar bulunuyor. Bu
anıtı Ankara’ya kazandıran --Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin 101. Yıl dönümünün
anısına Genelkurmay Kavşağı’na yapılan Kızılca
Gün Anıtı’nı Maliyetini ASO 2. Organize
Sanayi Bölgesi tarafından karşılanan ve yaklaşık 10 metre yüksekliğinde olan
anıt, Ankara Büyük Şehir Belediyesinin Büyük Katkıları ile Tarihe Miras
bırakılmış isede bence Ata’mızı
Karşılayan Seymen Büyüklerinin adlarını Kapsayan Bir plaketinde Bu Muhteşem
Heykelin Bir Köşesinde adları Bütünleşmeli idi.
Atamızın Yüzünü dahi
Görmeden 26 mayıs 1919 ve 5 ekim 1919 da Ankara’da Seymenlerin ve Ankaralı İleri gelenlerin Düzenlediği Mitingleri İncelemek gerekli idi. Üç Bin atlı 700 yaya
Seymenin ve Ankara Bacılarının yüz bini
geçkin Ankara Halkının galeyanına örnek
Başta Seymen Başı KASAP YAŞAR. YAĞCIOĞLU FEHMİ EFE. HÜSNÜOĞLU BAHRİ EFE.
ÇELİK İBRAHİM EFE.GENÇ OSMAN EFE. GÜVENÇLİ İBRAHİM EFE. KIRIŞLARIN BEKİR EFE.
YENİ ŞEHLI RIZA EFE. KASAP ALİ ALPINAR EFE . ( Kara kamçı lakaplı ) ARABACI HÜSEYİN
EFE nin İsimleri Bu Muhteşem Heykelin
Altına yazılmalı idi. Atamız bu Seymenleri zaman zaman Çankaya Köşküne Çağırmış
Sohbet etmiş onlarla birlikte gülmüş oynamıştır Bu Seymenlerin Çocukları Torunları yaşamakta
ve Dedelerinin isimlerini Bu Heykelin altında Görmek istemektedirler.
Ankara Büyük
Şehir yetkilileri Bu Değerli Seymen büyüklerinin İsmini yazmazsanız dahi Ben
Yazmaya devam edeceğim.
HALUK BALABAN .
5 Nisan 2025 Cumartesi
ANKARA .ELMADAĞ’DA İDRİS DAĞ’DA KAR KUYULARI.
BEYPAZARI KOZALAN KAR KUYULARI.
KAR DOLABI.KORDOLABI…!
Tarihte Ankara da Kışlar uzun ve yağışlı geçer Yazlarda
Fevkalade sıcak Geçerdi.
Yaza rastlayan Ramazan Aylarında Ankaralılar Elmadağ ve
İdris Dağında Açılan Kar kuyularına biriktirilen Karlarla Yazı hoşça
geçirirlerdi. Elmadağ ve idris dağında 100 e yakın kar kuyusunun varlığından
bahsedilmektedir. Son zamanlara Kadar 22 adet Elmadağ da kar kuyusu kalmışsa da
bu güne kadar Bakımsızlıktan yok olmuş kuyular göçmüş su ve toprak dolarak
kaybolmuştur. Beypazarın da bulunan 2 kar kuyusu Kültürel miras olarak tescil
edilmiş koruma altına alınmıştır.
Kar kuyuları 3 veya 4 metre derinlikte en az 2 metre çapında
içi çorak yani kili toprakla sıvanmış kuyulardır kışın bu kuyulara temiz Kar
depolanır sıkıştırılır karın üzerine teliz örtülür telizin üstüne kuru iri
saman döşenir en üstüne tahta döşenir ve toprakla örtülür. Yazın buradan
sıkıştırılmış karlar eşek ve katır sırtında ankaraya getirilir halka satılırdı.
Zengin Ankaralıların Konaklarında KARDOLABI mevcuttu bu dolap evin alt katı
olan Masara adı verilen taş odadadır.
Dolap şeklinde içi çinko kaplı çinko öncesi sıkıştırılmış saman kaplı tahta
dolaplardır sadece bu karı muhafaza etmek için Kullanılır DTCF proflarından cebecide
oturan rahmetli coğrafya bölüm başkanı REŞAT İZBIRAK hocamız Bu kara BUZKAR
adını vermiştir.
Ramazanlarda Buzkar dan iftar sofralarında Ayran içine Bal
şerbetine zerdeli Hoşafına konur buz gibi içilirdi Bazı hayır sever Ankaralılar
Teravih namazı sonrası Cami önlerinde Buzkarlı Bal şerbeti. Vişne suyu
dağıtırlarmış.
Rivayet odur ki kale Altında Oturan Ermeni aileleri. Buzkar
dan Kaseler yapar Misafirlere bu kase ile şerbet ikram ederlermiş.
Bu kar kuyularının yerleri yeniden tespit edilerek
Ankara’mıza Kültürel Miras örneği olarak Aktarılmalıdır Buz dolapları çıktıktan
sonra unutulan bu Ankara Ritüeli Kayıtlara geçmelidir.
Gelelim KORDOLABINA eski tarihlerde Ebemiz Atamız Evlerde
Konaklarda Bakır mangal Kullanırlardı Bu Mangalda da Meşe kömürü yakılır
zehirli gazı yakıldıktan sonra Ev içine alınır odadan odaya gezdirilirdi Gece
Olunca Bir adı da Gusulhane olan kor dolabına konur Kapağı örtülür sabah tekrar
oda içine alınırdı Gusulhanelerin Mutlaka havalandırma bacası ve Akarı
bulunurdu.
Mangal küllerinin döküldüğü Ankara da iki yer mevcuttu biri
Samanpazarının bakırcılar çarşısı yanı Kaba küllük diğeri Bu gün Cermodern’in
bulunduğu alan Zengini fakiri Külleri buraya döktürürdü.
Ankaralı gençlerde mahalle kavgalarını bilhassa bu küllük te
yaparlardı o yüzden her horoz Kendi Küllüğünde öter sözü buradan gelmektedir.
Kavga sonunda kül yaraya bereye en iyi gelen ilaçtır.
Haluk Balaban .