29 Nisan 2022 Cuma

 DENİZCİLER CADDESİ ADI....!

DENİZCİLER CADDESİNE AD VERİLMESİNE SEBEP BAHRİYE DAİRESİ.ALİŞAN AĞA KONAĞINDA.BAHRİYE DAİRESİ. ALİŞAN AĞA ERMENLİLER TARAFINDAN BAĞINDA ÇOLUK COĞU İLE TÜM AİLESİ ( kundaktaki Torunu dahil ) KATLEDİLEN ANKARAMIZIN HAYMANALI ZENGİNLERNDEN SEVİLEN BİR KİŞİS.İ. BAĞIDA BU GÜN KARA KUVVETLERİ DÜĞÜN SALONLARININ OLDUĞU ANKARANIN EN MUHTEŞEM BAĞLARINDAN ( Erzurumlu Emrahı ve Aşık Dertliyi Aylarca Konağında Misafir eden ) 40 Odalı Konağı Bahriye Dairesi ve Zabitan Umerası için Tahsis edilen Tavan İşlemelerinde 40 Kilo Altın İşlemelerinin Olduğu söylenen Bu günkü Yeri Marmara Hamamı Tahmini alanı Olarak belirlenen Alandaki Muhteşem Konak ) Denizciler Caddesi adı Verilmesine sebep olmuştur. )
HALUK BALABAN.
RUHU ŞAD MAKAMI CENNET OLSUN.
Bir 4 kişi ve yazı görseli olabilir

27 Nisan 2022 Çarşamba

 Evli erkeklerin korkulu rüyası "mor cepken."

Mor cepken, kadınların çeyizine konurmuş eskiden. Çeyiz sandığının en altına konur ve evlenen kadının onu hiç giymemesi temenni edilirmiş. Çünkü; kadının o mor cepkeni giyip, evin damına, bacasına, köy meydanına, herkesin görebileceği bir yere çıkması, “Kocamı sevmiyorum, kocam bana eziyet ediyor, gönülsüz evlendim, boşanmak istiyorum, zor durumdayım, bana yardım edin” anlamına gelirmiş. Ve köylülerce, o kadına mutlaka yardım edilir ve kocası ayıplanırmış.
Bu nedenle erkekler, eşleriyle yaşadığı problemleri şiddete başvurmadan, saygı ve sevgi ile üstelik eşlerine önemli ödünler vererek çözmeye gayret ederlermiş.
Aksi durumda, kocalar eşinin mor cepken giyeceğini bilirlermiş.
Eşi mor cepken giyen erkek, eşinden boşanmakla kalmaz, bir daha da kolay kolay evlenemezmiş. Çünku;̈ herkes bilirmiş ki; eşine mor cepken giydiren adamdan koca olmaz. Kadına saygı göstermeyen, şiddet uygulayan insana bir daha kimse kız vermez, bir daha evlenmesi de güç olurmuş. Hal böyle olunca, şiddete maruz kalan kadın sayısı yok denecek kadar az olurmuş.
Eğer; bir kadın mor cepkeni giyerse, “O zaman akan sular durur, inek sağan, yün eğiren, kilim dokuyan eller durur, yaşlı analar neneler, doğum yaptıran ebeler, işlerini güçlerini bırakarak, mor cepken giymek zorunda kalan kadını korumaya alırlarmış.
Bu arada çevrede düğün, davul zurna, eğlence ne varsa, hepsi susarmış.
Eğer, biz kültürümüze sahip çıkıp, geleneklerimizi devam
ettirebilseydik, ülkemizdeki "mor çatıya" ilham veren "mor cepkeni" dünyaya gerektiği gibi tanıtabilseydik, belki de; bugün çok daha farklı olabilirdi.
Hiç bir kadının mor cepkeni giymek zorunda kalmaması dileklerimle...
Haluk Balaban Arşiv.
Bir 1 kişi ve yazı görseli olabilir

14 Nisan 2022 Perşembe

 TEKALİF-İ MİLLİYE.

ANKARALI KURUCULARI .VE OLAYLAR.
Bu Yardıma o zamanın Varlıklı Ankaralılarından Ademzade Ahmet Belediye ( Sonra Meclis Üyesi Sakarya Savaşı sırasında TEKALİF-İ MİLLİYE HEYETİ BAŞKANI ) Hanifzade Ahmet,Kınacızade Şakir.Bulgurluzade Mehmet ve Tevfik Kardeşler.Çubukzade Arif.Kütükçüzade Geyzi,Ali Ve Halim.Hacı Bayram Şıhı Şemseddin.Hocazade Süleyman Öney,
Bulgurluzade Salih ve Hasan,Seraktarzade Rasim Beyler ve diğerleri.500-3500 lira Arasında Yardımlarla denkleştirdikleri 46.500 lirayı Heyeti Temsiliye Adına Mustafa Kemal Paşa’ya sunmuşlardır Bu yardımla beraber Ankara Müftüsü Börekçizade Rıfat Hoca Ankara da Töre Olan Cenaze Parasını eşi Samiye Hanımın parası ile 1000 tl yi bir Torba içinde Önce Teslim etmiştir.Ayrıca Polatlı Gargalı Mustafa Beyde 1000 tl Tekalif-i Milliye heyetine teslim etmiştir Gargalı Mustafa Polatlıda 40 odalı konağını Sakarya savaşı sırasında ordunun Hizmetine veren Ordunun iaşesine destek olan 27 aralık 1919 yılında 100 atlı seymenle Mustafa kemal paşayı karşılamaya gelen Cumhuriyetin onuncu yıl dönümünde de Seymenlerin Başında Kutlamaya gelen İstiklal Gazisi Kahramandır.Oğlu Ömer tekeli Polatlı Belediye Başkan yardımcılığı yapan Liseden Arkadaşımdır Yıllar sonra Babasının İstiklal Madalyası Ömer tekeliye Berati ile Takdim edilmiştir.
Hacettepeli Bulgurluzadeler Tüm aile fertleri ile Maddi olarak Tekalif-i Milliye heyetine en yüksek meblağı ödeyenlerdir.
Bulgurluzadeler Geçmişte Evliya Çelebiyi Konaklarında Misafir eden. Çankaya Köşkünü sembolik bir Fiat’la Ankara belediyesine devreden ve Mustafa Kemal paşanın emrine sunulmasına sebep olan ailedir.
Tekalif- Milliye tüm yurdumuzda 6 milyon 320 bin lira toplanmış . Osmanlının Borcu ile 1937 tarihine Kadar Fakir Türkiye Cumhuriyeti 18 milyon 760 bin lirayı Kuruşuna kadar ödemiştir
Tekalif-i Milliye den sadece Ankara da 4 kişiye Para ödenmemiştir Birincisi Müftü Rıfat Börekçiye ( 1000 tl ) ve Polatlılı Gargalı Kara Mustafa beye ( 1000 ) Her ikisi de Ödemeye gelen maliye Mensuplarına Biz Bu parayı Türkiye Cumhuriyetine Geri almamak Kaydı ile verdik diye Ret etmişlerdir. ayni şekilde Polatlılı Hatıpzade Hüseyin Ağa ve Tarsus da Asker üniformalarını diken Bir Terzi Atölyesi sahibi Geri ödemeleri Kabul etmemiştir.
1937 yılı sonuna kadar Atatürk'ün sağlığında Tüm Yurdumuzda toplanan Paralar Kuruşuna kadar geri ödenmiştir.
Ruhları şad mekanları cennet ola.
HALUK BALABAN.

9 Nisan 2022 Cumartesi

 


KALECİK DEVELİOĞLU KÖPRÜSÜ.

Yıldırım Hanın Erzincan Dönüşü Timur Ordularının Geçişine mani Olmak için Bir Kısmını Yıktırdığı Köprü….!

Kalecik Köprüsü; Ankara'nın Kalecik ilçesinde bulunan tarihi bir taş köprüdür. Kitabesi veya hakkında başka bir kaynak olmadığı için tam yapılış tarihi bilinmemekle birlikte köprünün mimarisine bakarak Selçuklu Devleti döneminde inşa edilmiş olabileceği söylenebilir. Üzerinde bulunduğu, altından akıp geçen Kızılırmak'tan dolayı sıkça Kızılırmak Köprüsü ve 19. yüzyılda köprüyü onaran Balışeyh Dikmen köyü ağası Develioğlu sülalesinden Hacı İbrahim Ağa tarafından onarıldığı için bir Develioğlu Köprüsü olarak da anılır. Develioğlu Hacı İbrahim Ağa tarafından 19. Yüzyılın son çeyreğinde onarılan köprünün baş ustası dönemin Ermeni taş ustası Tirkuşludur. Ustanın imzası sol korkuluk duvarının üstünde bulunan çekiç kabartması altındadır. Usta aynı zamanda Dikmen köyünde bulunan kesme taş işçliginin güzel bir örneği olan kitabesinde "" sahübül hayratül Vel haseneten Develizade el-hac İbrahim Ağa tarafından yaptırılmıştır" ifadesine yer verilen köy camii ve köy konağınıda imar etmiştir. İlçenin merkezine 10 kilometre uzaklıkta yer almaktadır.

 

Uçlardan ortaya doğru gidildikçe açıklık miktarı artan 7 kemerden oluşan köprü, kesme taşlar kullanılarak inşa edilmiştir. Toplam uzunluğu 136, en geniş açıklığı ise 14 metredir. Bazı iddialara göre Yıldırım Beyazıt Ankara Savaşı sırasında Çubuk Ovası'na ulaşmak için bu köprüyü kullanmış, çekilirken de Timur ordusunun askerleri kullanamasın diye daha sonraki süreçte onarmak üzere bir kısmını yıktırmıştır. Develioğlu'ndan sonra köprü 1967 ve 1987 yıllarında iki kez daha bakımdan geçmiştir.

Köprünün uzunluğu 136 metre eni dıştan dışa 3.4 metredir bir traktör veya küçük araç geçebilir.

9 ayağı mevcut olan köprü kemerli taş sistemi ile yapılmış kırmak suyu ayağında mahmuz taş burun yapılarak taşkınla gelen malzemelerden ağaç kütüklerinden korunmuştur. Yapı Kesme taş

Çubuk Ovasında Yıldırım ve Timur ordularının savaşı öncesi mevcut olduğu bilinen köprünün Selçuklular eseri olduğu ve Deve kervanlarının Kaleciğe gelmesi için yapılmış olduğu tahmin edilmektedir

Köprüyü Farklı Zamanlarda fotoğraflamış çok beğenmiştim bu son gezim sonrası Köprüsün sözde bir restorasyona tabi olduğunu gördüm ve çok üzüldüm Çünkü Bu tarihi köprünün eriyen kırılan taşları yerine beton serpme sıva ile yüzlerce yıllık Tarihi köprünün sıvandığını gördüm dehşete kapıldım sıvama betona sözde mala ile taş şekli verilmiş Kahroldum Milletin vergisini Restorasyondan bi haber yoz ellere verilmesi ayıptır günahtır

HALUK BALABAN. 9.04.2022. Cumartesi.

 ÇEKİRGE İSTILASİ !!!

ANKARA’DA YAŞANMIŞ BİR OLAY
ÇEKİRGE İSTİLASI VE SIĞIRCIK KUŞLARI.
Şeyh Ali Semerkandî hazretlerinin yaşayan kerametlerinedair, 1890 yıllarında Ankara’da, daha sonra da Kırım’da yaşanan çekirge istilası ile ilgili olarak,
Ankara Belediye Reisi Ademzade Ahmet Bey’in hatıra defterinden şu bilgileri, merhum Şeref Erdoğdu “Ankaram” isimli eserinde verir:
“Çekirge istilâsı, afatı semaviyeden addolunsa yeridir.
Bundan 60 küsur sene evvel (hatıra tarihine göre 75yıl önce yani 1890 yıllarında) Ankara’ya güz mevsiminde uçuşan milyonlarca çekirge gelmiş, öyle ki; bütün Ankara semasını kaplamış güneş görünmez olmuştu.
Kış günü yağan kar fırtınası gibi korkunç bir âfet idi.Sokakta yürürken insanın yüzüne gözüne çarpar, evlerin içine girer, oda kapısını açık bulursa oraya girer,kapıdan bacadan kendini atar, mutbah da yemeklerin içine girer, bu hayvanın girmediği köşe bucak kalmamıştı. Hane içinde sebzeye dair ne bulursa yerdi. Geldiği zaman hububata pek zarar vermedi; zira
mahsul kaldırılmıştı.
Yiyecek bulamadı, fakat kozasını Ankara muhitinegömdü. Bahar gelince kozadan çıkmaya başladı. Kozalar kabuklu fıstık gibi olup, beher kozanın içinde pirinçtanesi gibi 80-90 tane çekirge tohumu bulunuyordu. Havalar ısınmıya başlayınca pire halinde çıkmayabaşladı. Çekirge cansız koza halinde iken, hükümether mahalle ve her şahsı mükellef tutarak çekirge itlafına başladı. Her mahalle halkı camilerdeki kilim vesergilerle bir mıntıkaya giderek ellerinde yelpazelerle pire gibi olan bu çekirgeleri toplayıp kaplar içinde Belediyeye teslim ederlerdi. Çekirge toplamında bulunamıyanlar,dükkânlarda bir meta gibi satılan kozayı satın alarak Belediyeye teslim mecburiyetinde kalmıştı.Bu toplama bir fayda vermedi. Uçma zamanı geldi; etrafta bir şey bırakmadı, yedi bitirdi.Müşahedemi söyliyeyim: Solfasol civarında toplama yapıyorduk, büyük bir sahada yemyeşil ekilmiştarlayı on dakika içinde simsiyah bir hale getirdi. Çünkü,
milyonlarca hayvana ne dayanır.
Maddî çare bulunamayınca maneviyata müracaatmecburiyeti hasıl oldu. Yabanabat’ın (Kızılcahamam)Şeyhler Karyesinde Ali Dedeli Şeyhler namiyle yadedilen Hazreti Ebubekir veyahut Hazreti Ömer Faruk sülâlesinden bir zatın, kerameti kulundan olan bir çeşmenin suyundan bir miktar su alınıp, çekirge bulunan mahalle götürülürse, suyun arkasından binlerce sığırcıkkuşu gelir, çekirgeyi itlaf edermiş diye öteden beri
bir efsane, bir itikat ve itimat vardı.
Nihayet ulema ve sülehandan bir heyet Şeyhler karyesine gönderildi.Orada bulunan zatlarla birlikte çeşmeden su alındı.Matara gibi kaplarla ve bir heyetle Ankara’ya Akköprü civarında vasıl olduklarında bütün Ankara halkı ve
mektepli çocuklar karşıladı.
Şeyhler, hocalar dua ederek mübarek sudan birermiktar bazı camilerin mihraplarına kondu. Bir kaç gün
sonra sığırcık kuşları gelmeye başladı.
Öyle ki; yüzbinlerce kuş Ankara’yı istilâ etti. Çekirge sahasını sığırcık kuşu kapladı. Halbuki Şeyhler Köyünde ve çeşmede hiç biri görünmezken bu kuşlar nereden geliyor, kimse
buna dair malûmat veremiyor...
Bugünkü münevverler buna cevap verirler mi acaba?Hatırımda kaldığına göre, bundan 45-50 seneönce Rusya’nın Kırım ülkesinde çekirge zuhur ediyor.Müslüman Tatarlar, Rus Hükümetine müracaat ederek çekirgenin itlafı için sığırcık kuşunu istiyorlar. Rus Hükümeti bu taleplerini kabul ederek, Osmanlı Hükümetine yazıyor. Şeyhler Köyünde olan bu mübarek
sudan alarak bir heyet marifetiyle gönderiliyor.
Arkasından kuşlar da Kırım diyarına varıyor. Bu heyet âzasiyle görüştüm, vak’ayı dinledim. Gerek dahilde,gerek hariçte çekirge imha eden bu kuşlar nereden geliyor?Kim gönderiyor? Niçin başka vakitlerde bu kuşlar
gelmiyor?
Bu hali benim gibi binlerce insan görmüştür.
Bu hal bir kerametse kimin? ve kime aittir? Sihir midir,
yoksa tabiî mi? Meçhulümüz olan bir hakikattir.”
KAYNAK: Şeref Erdoğdu ( Ankara kulübü seymeni ) ANKARAM eseri.
HALUK BALABAN.
Not : SIĞIRCIK: 1000 sığırcık bir ayda 20 ton çekirge tüketir, yavrulama mevsiminde günde 400 böcek tüketir...

 ANKARA'NIN MİTOLOJİK  ÖYKÜSÜ.

Ankara'nın Kurulmasının Mitolojik Hikayesi
Vaktiyle Gordios adlı fakir bir köylü varmış. Fakir bir köylü olan Gordios, bir gün yaşlı öküzlerin çektiği arabasıyla evine dönerken o güne kadar hiç görmediği büyüklükte bir kartal gelerek arabasının okuna konar. Gordios yaşadıklarına bir anlam veremez, zira kartal bir türlü konduğu yerden uçmuyor kendisini izliyordur. Bunun üzerine bir kahine danışmaya karar verip, kahinlerin olduğu şehre doğru yol alır. Tam şehir kapısından içeri girecekken genç bir rahibe ona kartalın tanrılara ait olduğunu ve hemen Zeus'a kurbanlar sunması gerektiğini söyler. Rahibe bununla da kalmayıp, Gordios'a:"Ey fakir köylü. İzin ver de seninle gelip Zeus'a sunman gereken kurbanları doğru seçip seçmediğinden emin olayım," der. "Elbette gelebilirsin," der Gordios ona ve "Çok akıllı ve nazik birisine benziyorsun. Benimle evlenmeye ne dersin?" diye de sorar. "Zeus'a kurbanlar sunulur sunulmaz seninle evlenmeyi kabul ediyorum" diye cevaplar genç rahibe. Tam bu sırada Phrygia (Frigya) Kralı kimsenin bilemediği bir sebepten dolayı aniden ölmüştür. Ülkenin ileri gelenleri kralın kim olacağı konusunda tartışırken, danışılan kahin onlara; "Ey Phrygia halkı. Yeni kralınız şu anda eşi ile beraber ülkeye öküz arabasıyla yaklaşıyor," diyerek gelen yabancının kimliğini açıklar. Gerçekten de az sonra, orada bulunanların hayretler içerisinde kaldığı olay gerçekleşir. Gordios ve rahibe, öküzlerin çektiği araba ile meydanına gelmiştir. Üstelik arabada tanrıların bir işareti olduğunu düşündükleri kartal da vardır. Phrygialılar hemen Gordios'u kral ilan ederler. Yeni kral Zeus'a minnettarlığını göstermek için arabayı öküzlerle beraber ona adar. Kartalın gelip konduğu oku da kendisine özgü bir biçimde kaleye bağlar. Kahinin söylediğine göre oku kaleye bağlayan düğümü çözen kişi, bütün Asya kıtasının kralı olacaktı. Yüzyıllar boyu Gordios'un kurduğu Gordion adı verilen şehirde, Zeus'un sadık hizmetkarları olan rahipler tarafından konan bu ok ve boyunduruk, en sonunda Makedonyalı Büyük İskender tarafından bir kılıç darbesi ile kesilir. Evlatlığı olan Midas'dan başka çocuğu olmayan Gordios, ölümünden sonra tahta Midas'ın geçmesini vasiyet eder. Midas da bu ülkede Dionysos kültünü yerleştirerek, burada Ankyra (Ankara) adını verdiği bir şehir kurar.
- ArkeoDünya sayfasından.
HALUK BALABAN ARŞİV.


1 Nisan 2022 Cuma

 TARİHE YÖN VEREN DİN ADAMI ANKARALI MEHMET RIFAT BÖREKÇİ.

98 yıl önce bugün, 1 Nisan 1924'de Ankara Müftüsü Rıfat Börekçi, Diyanet İşleri Başkanlığının ilk başkanı olarak göreve başladı. Hayatını kaybettiği 5 Mart 1945 tarihine kadar 21 yıl aralıksız Diyanet İşleri Başkanlığı görevini sürdürdü. Diyanet İşlerinin bugünkü yönetiminin pek hatırlayacağını zannetmiyorum ama bugün tüm ibadethanelerimizde dualarla yad edilmesi gereken ATA'mızın Diyanet İşleri Başkanı Börekçizade Mehmet Rıfat Efendi'yi Türk milleti olarak saygı ve rahmetle yad ediyoruz... Ruhu şad olsun...
Cumhuriyetimizin ilk Diyanet İşleri Başkanı Rıfat Börekçi, hep Atatürk'ün yanında durmuş, saraya başkaldırmış, halife padişah tarafından idama mahkûm edilmiş, yurtsever, cesur ve aydın bir kişiydi...
Müftü Rıfat Efendi, kendisi ve eşi Semiha Hanım için ayırdığı “cenaze parasını” bir torba içinde Atatürk'e teslim etmişti. Hoca ayrıca Atatürk'ün yokluk ve yoksulluk içinde bir ölüm kalım savaşını örgütlemeye çalıştığını görünce Ankara esnafından 46.500 liralık bir yardım toplamıştı...🤲🇹🇷🇹🇷
(Neşit Hakkı Uluğ, Hemşerimiz Atatürk, s. 85. Bayram Sakallı, Ankara ve Çevresinde Milli Hareketler, s. 72. Ali Sarıkoyuncu, Atatürk Din ve Din Adamları, s. 172.)
Sinan Meydan......* RENA *
HALUK BALABAN.
İstiklal Savaşı ve sakarya savaşı öncesinde Tekâlüf.ü Milliye kanunlarınca Halkımızdan toplana 16 milyon sekiz yüz kır üç bin türk lirasının Tamamı son kuruşuna kadar Geri ödenmiş. Sadece Rıfat Börekçi ve Polatlılı Gargalı Tekeli Kara Mustafa bey Gönüllü verdikleri 1000 tl yi geri almayı ret etmiş Bu para Milletimize ordumuza Hediyedir demişlerdir.
Bu Değerli Ankaralı Büyüğümüz Yaptıkları maddi manevi Katkılardan dolayı İstiklal Madalyası ile onurlandırılmıştır. Tekeli Kara Mustafa beyin İstiklal madalyası vefatından yıllar sonra oğlu okul arkadaşım Ömer Tekeliye Tevdi edilmiştir.
RUHLARI ŞAD MEKANLARI CENNET OLSUN.
HALUK BALABAN.
NOT : Erzurum Üniversitesi öğretim üyelerinden sayın ABDURRAHMAN KAPLAN Hocanın iki devirde Bir Din adamı RIFAT BÖREKÇİ ESERİ ( Naçizane benimde ufakcık bir katkımın olduğu ) Kitabı Bu değerli Din adamını anlatmaktadır okumanızı tavsiye ederim.

Bir 2 kişi ve şunu diyen bir yazı 'Kurtuluş Savaşı vallarında Ankaru mn erdemli Müftüsü Mehmet Rifat (Börekçi) Efendi' görseli olabilir
Sen, Alaatt