29 Ocak 2021 Cuma

 AŞ EVİ KURAN ANKARALI HACETTEPELİ,

ANKARA KULÜBÜ 1932 YILI KURULUŞU MÜTEŞEBBİS ÜYELERİNDEN NAKİ CEVAT AKKERMAN. ( AŞ EVİ KURAN ANKARALI HACETTEPELİ ) Kurtuluş Mah Beykoz sokak. Hacettepe.
MİLLET VEKİLİ VETERİNERLİK PROFESÖRÜ,SİYASETÇİ,YAZAR. ÇANAKKALE GAZİSİ.
ANKARANIN TANINMIŞ AİLELERİNDEN.
1919 YILLARININ ANKARASI MUSTAFA KEMAL ANKARADA DIR ,YOKLUK İÇİNDE BİR KENT OSMANLININ UNUTTUĞU , İSTİKLAL HARBİNDE. SAKARYA SAVAŞIN DA ÇANAKKALEDE EN ÇOK ŞEHİT VEREN ADİ KENT BOZKIR GÖRÜNÜŞLÜ KASABA.
DIŞARDAN GELENLERİN LOKANTA BULAMADIĞI BİNLERCE DUL VE YETİMİN YAŞAMAYA ÇALIŞTIĞI BİR ORTAM. FAKİRLİĞİN YOKLUĞUN KOL GEZDİĞİ BİR ORTAM.
99 YIL ÖNCE BİR ANKARALI MUSTAFA KEMAL PAŞA İLE GÖRÜŞÜR. ANKARAMIZIN ULUCANLAR SEMTİNDE ESKİ BİR ANKARA KONAĞINDA BİR AŞ EVİ KURULUR. BURADA FAKİR ZENGİN , YABANCI AYIRT EDİLMEDEN KAPISINA GELEN HERKESE KAPISINI AÇAR KARNINI DOYURUR .NAKİ CEVAT AKKERMAN İLK MAAŞINDAN VE AİLESİNİN DESTEĞİ İLE BAŞLATTIĞI AŞ EVİ FALİYETİ BU GÜN YEDİ BİN KİŞİYE RAMAZANLARDA YİRMİ BİN KİŞİYE AŞ VERMEKTEDİR.SURİYELİ,IRAKLITÜRKMEN,AFGAN.,İRANLI DEMEDEN GARİP ,GURABAYA,FAKİR FUKARAYA HİZMET VERMEKTEDİR.
BU GÜN ANKARA KIZILAY ŞUBESİ BAŞKANI SAYIN AHMET HIZANLIOĞLU VE YARDIMCISI DEĞERLİ DOSTUM AHMET ERDOĞAN BU DEĞERLİ KURUMA CAN SİPARANE HİZMET ETMEKTEDİRLER.
Çalışkan müteşebbis Bir Ankaralının Başlattığı Bu Hayır Kurumu Hayır sever Başkentlilerin Destekleri ile Yoluna devam etmektedir .Her türlü Yardıma açıktır.
NAKİ CEVAT AKKERMAN Ankaralı Bir ailenin çocuğudur Babası Kasım Nuri Annesi Lütfiye Hanımdır 1892 yılında Ankara’da Doğmuştur.Askeri Veteriner Mektebi ( 1914 ) Berlin Felsefe Fakültesi (1919 ) Mezunudur.Çanakkale savaşına Katılmıştır. Milli Müdafa Vekaleti Veteriner.Fen Şube Müdürlüğü (1920 – 1927 ) Ziraat vekaleti veteriner Mütehassiz Müşaviri ve Veteriner Umum Müdürü ( 1927-1944 ) Gazi Eğitim Enstitüsü Biyoloji Öğretmeni.( 1944-1946 ) olarak görev yaptı 1946-1950 yılları arasında Ankara Millet Vekili olarak TBMM yasama çalışmalarına Katıldı. Türk Ocağı Ankara Başkan vekili ( 1923-1933 ) Kızalay Ankara Merkez Reisi, ( 1924-1939 ) arası Kızılay Merkezi İdare Heyeti Üyesi ve Vezne Murakıbı Olarak Görev Yapmış ve Ankaralı Bedia Hanımla evlenmiş ( 1919 ) 2 erkek çocuk Babasıdır .Ankara Kulübünün 1932 Yılında Kuruluşunda Müteşebbis üye olarak hizmet etmiş oğulları ve Torunuda Ankara Kulübü üyesi olarak ve Yönetim Kurulu üyesi .onur kurulu üyesi ve Denetim Kurulu Üyesi olarak görev Yapmışlardır. NAKİ CEVAT AKKERMAN Hocamızı Bir Ankaralı Olarak Rahmetle Anıyorum Ruhu Şad olsun.
ESERLERİ: AnaFiller 1926 Sıtma Mücadelesinde Anofillerin Teşhisi.1926 Türkiyenin Et Meselesi 1943 Demokrasi ve Türkiye’de Siyasi Partiler.
KAYNAK.: Ankara Kulübü üyelerinden KEMAL BAĞLUM ( Ankara Kulübü Başkanlarından Dr sami Bağlumun Akrabası ) Biyografiler Ansiklopedisi ve Afşin Oktay.Hacettepeli Büyüklerim.
A.HALUK BALABAN.

23 Ocak 2021 Cumartesi

ATATÜRK'ÜN VASİYETNAMESİ.
28 KASIM 1938 - Yüce Önder ATATÜRK'ün, vasiyetnamesi açıldı.
ATATÜRK'ün vasiyetinin, Ankara Üçüncü Sulh Hukuk Hakimliği tarafından açılması.
ATATÜRK'ün kendi el yazısıyla düzenlediği vasiyetnamesi
5 Eylül 1938 Pazartesi sabahı kendi el yazısıyla kaleme alınmıştır. Vasiyetnamesini yazdıktan bir gün sonra notere vermeyi uygun görmüştür. Bu işlem için Beyoğlu Taptaş Handaki İstanbul Altıncı Noter İsmail KUNTER’i seçmiştir.
6 Eylül 1938’de, Doktor Neşet İRDELP, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Hasan Rıza SOYAK ve Noter İsmail KUNTER’in hazır bulunduğu ortamda ATATÜRK kapalı zarf içindeki vasiyetini Noter İsmail KUNTER’e “Bu benim vasiyetimdir. İcap ettiği zaman lütfen kanuni muamelesini yaparsınız” diyerek vermiştir. Ayrıca konuyla ilgili olarak Noter İsmail KUNTER, Genel Sekreter Hasan Rıza SOYAK, Dr. Neşet İRDELP ve ATATÜRK’ün imzaladığı bir tutanak düzenlenmiştir:
“BEYOĞLU ALTINCI NOTERİ
Y. NO. 7061
C. NO. 1
ZABIT VARAKASI
Bin dokuz yüz otuz sekiz yılı Eylül ayının altıncı Salı günü (6 Eylül 1938) ben aşağıda imza ve mühürünü koyan ve basan ve Türkiye Cumhuriyeti Kanunlarının verdiği salahiyetleri haiz olarak Galata’da Tünel yanında Billur Sokağı'nda Taptaş Hanın altındaki dairemde iş gören Beyoğlu Altıncı Noteri İsmail KUNTER, vazife başında iş görmekte iken vaki olan davet üzerine Dolmabahçe Sarayı’na gittim.
İstanbul Mebusu Dr. Profesör Neşet Ömer İRDELP ve Riyaseti Cumhur Umum Katibi Hasan Rıza SOYAK’ın delaletleriyle Türkiye Cumhur Reisi ATATÜRK’ün huzurlarına çıkarıldım. Davet sebebini kendilerinden istizan ve istifam eylediğimde:
'Kendi elimle yazıp zarf içine koyduğum vasiyetnameyi size tevdi ediyorum. Bu vasiyetnamemin muhafazasını ve kanun hükümlerinin yerine getirilmesini isterim' buyurdular.
Bana kapalı olarak verilen bu zarfı alırken mumaileyhim ve Neşet Ömer İRDELP ve Hasan Rıza SOYAK hazır bulunuyorlardı. Zarfı muhafaza için aldım ve bu Zabıt Varakası'nı tanzim ederek vasiyetnameyi tevdi eden Ulu Önderimiz ATATÜRK ve hazır bulunanlara imza ettirdim ve ben de altını mühürleyerek imza ettim.
6 Eylül 1938 günü saat: 13.30
Neşet Ömer İRDELP, H. R. SOYAK, İ. KUNTER, K. ATATÜRK”
ATATÜRK’ün vasiyetnamesi, Ankara Üçüncü Sulh Hukuk Hâkimliğinde, vefatından 18 gün sonra, 28 Kasım 1938 Pazartesi günü açılmıştır. Mahkemeye önce Adalet Bakanı Hilmi URAN ile İçişleri Bakanı ve Cumhuriyet Halk Partisi Genel Sekreteri Doktor Refik SAYDAM gelmiştir. ATATÜRK’ün kız kardeşi Makbule BOYSAN, kısa bir süre sonra, Dışişleri Bakanı Şükrü SARAÇOĞLU’nun kolunda mahkeme salonuna girmiştir. Vasiyetnamenin açılışında, Ankara Cumhuriyet Savcı Yardımcısı, bazı milletvekilleri, yargıç ve avukatlar da hazır bulunmuştur.
Ankara Üçüncü Sulh Hukuk Hâkimi Osman SELÇUK cübbesini giymiş ve oturumu açmıştır. Hâkim, ATATÜRK’ün kız kardeşi Makbule BOYSAN’a bazı sorular yöneltmiştir:
“-İsminiz?
-Makbule.
-Babanızın adı?
-Ali Rıza.
-Nerede oturuyorsunuz/
-Çankaya’da, kendi köşkümde.”
Hâkim, sorgusunu bitirince, üstü çeşitli mühürleri ve ATATÜRK’ün imzasını taşıyan bir zarfı, durumunu tutanağa geçirip açmıştır. Zarfın içinden Beyoğlu Altıncı Noterinin tuttuğu “Zabıt Varakası çıkmıştır. Tutanağın altında ATATÜRK’ün, Altıncı Noter İsmail KUNTER’in, Hasan Rıza SOYAK’ın ve Prof. Dr. Neşet Ömer İRDELP’in imzaları bulunmaktaydı. Hâkim Osman SELÇUK, açıkça okunan bu tutanağı mahkeme dosyasına geçirtmiştir.
Hâkim Osman SELÇUK, ikinci zarfın durumunu, üzerindeki mühürlerle imzaların aynen saklanmış olduğunu belirtmiş ve sonra zarfı açmıştır. Zarfın içinden ATATÜRK’ün vasiyetnamesi çıkmıştır. ATATÜRK’ün vasiyetnamesi, el yazısıyla bir yaprağın bir yüzüne yazılmıştı. Hâkim, ATATÜRK’ün vasiyetnamesini açıkça okutmuş ve tutanağa geçirtmiştir.
Aşağıda metin ATATÜRK’ün bizzat el yazısı ile yazdığı orijinal metnin fotokopisinden alınmıştır:
“ Dolmabahçe 05 - IX - 1938
Pazartesi
Malik olduğum bütün nukut ve hisse senetleri ile Çankaya'daki menkul ve gayrimenkul emvalimi C. H. Partisine atideki şartlarla terk ve vasiyet ediyorum:
1. Nukut ve hisse senetleri, şimdiki gibi, İş Bankası tarafından nemalandırılacaktır.
2. Her seneki nemadan, bana nispetleri şerefi mahfuz kaldıkça, yaşadıkları müddetçe, Makbule’ye ayda bin, Afet’e sekizyüz, Sabiha GÖKÇEN’e altıyüz, Ülkü’ye ikiyüz lira ve Rukiye ile Nebile’ye şimdiki yüzer lira verilecektir.
3. S. GÖKÇEN’e bir ev de alınabilecek ayrıca para verilecektir.
4. Makbule’nin yaşadığı müddetçe Çankaya’da oturduğu ev de emrinde kalacaktır.
5. İsmet İNÖNÜ’nün çocuklarına yüksek tahsillerini ikmal için muhtaç olacakları yardım yapılacaktır.
6. Her sene nemadan mütebaki miktar yarı yarıya, Türk Tarih ve Dil Kurumlarına tahsis edilecektir.
K. ATATÜRK 

HALUK BALABAN Arşiv.

17 Ocak 2021 Pazar

 ANKARAMIZDA KADIN FERFENESİ.

KADIN FERFENESİ.
Kelime anlamı aydınlanma, aydınlatma olan Ferfene, yüzlerce yıllık tarihe sahip bir Ankara geleneğidir. Hem erkeklerin hem de kadınların ayrı ayrı düzenlediği Ferfene geceleri tarihimizde önemli bir yere sahiptir.
Kadın ferfeneleri konaklarda, büyük evlerde yapıla gelmiş, muhitin saygın, edepli, bilgili, yaşlı ve aydın kadınları tarafından düzenlenmiştir. Bu kadınlar ferfenenin düzenleyicisi, eğiticisi konumunda olmuşlardır ve Ana Kadın, Kadın ana veya Hanım Ana olarak adlandırılmıştır.
Bölgenin en iyi def çalan, en iyi mani okuyan ve türkü söyleyen, sofra düzenini iyi bilen, eli hünerli lezzetli yemek yapan kadınları Hanım Anaya yardımcı seçilmişlerdir. Ferfeneye katılan kadınların tümü bir çıkın veya desti içinde yemek getirirler ve bu yemekler ocak sorumlusu hatuna teslim edilirdi ve o çıkının içinde ne olduğu, kimin ne getirdiği sadece ocak sorumlusu tarafından bilinirdi.
Ankara yemeklerinin olmazsa olmazı Zerde Pilavı ve Ferfene yemeği yapılırdı. Zengin fakir herkesin getirdiği yemekler aynı sofrada buluşur ve bu yemeğe Azık karıştırma denirdi. Gelen yemeklerin tümü bakır tepsiler üzerinde herkese eşit olarak dağıtılarak yenilirdi. Yemek sonrası kadın ana veya hafız teyzenin şükür duası mutlak yapılırdı. Katılanların vefat eden yakınları ve evlatları askerde olanlar için Kuranı kerim tilaveti ve Fatiha okunurdu.
Oturma nizamı erkeklerde olduğu gibi en yaşlı, en bilgili ve sesi en güzel olan hanımlar başköşeye oturtulurdu. Orta yaşlılar ve gelinler ortalara, bekâr kızlar ise kapıya yakın otururlardı. Ferfenelerde yer minderlerinde oturulurdu. Kızlar kadın ananın yani ana kadının gözünün içine bakar, onun kaş göz hareketlerinden ne istediğini anlar ve yaparlardı.
Ferfenede yaşlılara dibek kahvesi ikram edilirken genç kızlara ve yeni evlilere bal şerbeti, vişne ve erik suyundan yapılma şerbetler ikram edilirdi. Ferfene arasında ise dut kurusu, ceviz içi ve kavurga ikram edilirdi. (Kavurga saç üzerinde kavrulmuş Buğday Tanesidir)
Yemek sonrası sıra eğlenceye gelir. Def çalan güzel sesli kadınlar ağır havalardan başlar. Kızını gurbete veren anaları ağlatmak için acılı bozlak türü gelin havaları okunur ve sonrasında oyun havaları başlar. Ana kadının ‘oyun bilenler kalksın’ demesinin ardından kadınlar en iyi oynadıkları oyunlara iştirak ederler. Erkek anaları burada bekâr kızlara bakar. Artık adı unutulan yüzük, fincan oyunu gibi oyunlar sergilenirdi.
Ankara Seymenlik geleneğinde kadınlar ve erkekler birlikte oynamazlardı. Bununla birlikte Ankara yöresinde son derece zengin bir çeşitliliğe sahip olan ‘kadın oyunları’ bulunmaktadır. Allılar, Pazarda Kına, Dınıt, Düz Oyun, Kıyılama, Hoplama - Kıvrak Oyun, Morkoyun, Ayaş Yolları, Eminem, Kalkma, Kaşıklı, Şıkıdım, Düz Hava, Hoplama, Ağır Oyun ve Tık Tıkı Ankara Koşması (Yürü dilber Yürü ), Et Aldım Kasap Esnafından, Eski Evin Merteği ( Kalecik Türküsü), Mavilim, Su Sızıyor Sızıyor gibi Beypazarı ve Kazan bölgelerinde değişik kadın oyunları mevcuttur.
Kadın Ferfenesinin belki de en asil yönü gelen hanımların mutlaka çıkınları ile katıldıkları ve bu çıkınların içinde ne olduğunu kimsenin bilmemesidir. Bana kadın ferfenesi anlatanlar arasında Er yokuşunda oturan Rahmetli Hanife hala (Ankara düğün yemekçisi ve kadın Seymen) o çıkrıkların kimi zaman yoksulluktan dolayı boş geldiğini ağlayarak anlatmıştı.
Rahmetli Hacettepeli Tel Ören Emine Halanın anlattığına göre kaynana adayları gelinleri ferfenede seçerlermiş. Gelin ham
amı sonrasında gelin adayının saçı gümüş tel ile örülüp düğünden bir ay sonra sökülürmüş. Gümüşün insan üzerindeki rahatlatıcı özelliği sayesinde zifaf gecesi heyecanının geçtiğine inanılırmış.
Ayrıca mahallenin fakir, bekâr erkekleri ana kadına iç güveysi olma isteklerini belirtir ve bu ferfenede konuşulurmuş. Rahmetli Babaannem Samiye Balaban 150’ye yakın kişinin evlenmesine ve 30 civarında fakir delikanlının zengin bir Ankaralı aileye iç güveysi olmasını sağlamış.
Ferfene kültürü hakkında bana detaylı bilgi veren başta Rahmetli Babaannem Samiye Balaban’a, Hisarlı Hanife halaya, Hacettepeli Bekçi Hüseyin’in eşi Til Ören ( Tel Ören) Emine halaya ve ana kadınlık yapan Nazik halaya şükranlarımı sunarım.
Kadın ferfenesi de yenen yemekleri, oynanan oyunları, söylenen türküleri ileride yayınlamak istediğim bir kitapta daha detaylı yazacağım.
HALUK BALABAN. 2010.
Görüntünün olası içeriği: 2 kişi, gülümseyen insanlar, şunu diyen bir yazı 'BALABAN'DAN ANKARA ÖYKÜLERİ ANKARAMIZDA KADIN FERFENESİ Women's ertene Ankara'.
Görüntünün olası içeriği: 2 kişi

14 Ocak 2021 Perşembe

 HACETTEPELİ ,İSTİKLAL MADALYALI DİN ADAMI, MÜDERRİS

HACI ATIF EFENDİ ( TAŞPINAR )
1920 BİRİNCİ DÖNEM ANKARA MİLLET VEKİLİ MÜDERRİS .ALİM DİN ADAMI.
İSTANBULUN İŞGALİNDE ANKARADA İLK TEPKİ KOYANLARDAN DAHA MUSTAFA KEMAL PAŞANIN YÜZÜNÜ GÖRMEDEN ANKARALILARI 5 EKİM VE 25 MAYIS 1919 MİTİNGLERİNDE BİLİNÇLENDİREN HACETTEPELİ. MÜSTESANA İNSAN.
MUSTAFA KEMALİN İDAMI İÇİN FETVA HAZIRLAYAN YÜZÜN ÜZERİNDE DİN ADAMI İLE BERABER BAŞTA ANKARA MÜFTÜSÜ RIFAT BÖREKÇİ İLE KARŞI FETVAYA İLK İMZA ATANLARDAN. SADRAZAMA SENİDE PADİŞAHINIDA İDARENİZİDE TANIMIYORUZ DİYE TELGRAF ÇEKEN CESUR YÜREK….!
ANKARADA BİR ÇOK MEDRESEDE ANKARALILARA DERS VEREN AYDIN DİN ADAMI ANKARA DA KURULAN MÜDAFAİ HUKUK CEMİYETİ BÜNYESİNDE HİZMETLERİ OLMUŞ İSTİKLAL SAVAŞI ZAMANINDA ORDUMUZA HALKIN BÜYÜK DESTEKLERİNİ SAĞLAMIŞ MERMİ YAPILMASINDA ANKARALILARDAN EVLERİNDEKİ BAKIR KAP KACAKLARIN TOPLANMASINI. SÜNGÜ YAPILMASI İÇİN PENCERE DEMİRLERİNİN SÖKÜLEREK İMALATI HARBİYEYE GÖNDERİLMESİNİ ,ÇİNKO YAĞMUR OLUKLARININ SÖKÜLMESİ VE ANKARADAKİ BİRKAÇ CAMİMİN KURŞUN KUBBELERİNİN SÖKÜLEREK ORDUYA MERMİ YAPILMASI İÇİN ÇALIŞMALAR YAPMIŞ SAVAŞ SONRASI YEŞİL ŞERİTLİ İSTİKLAL MADALYASI İLE TALTİF EDİLMİŞ VE BİRİNCİ DÖNEM ANKARA MİLLET VEKİLİ OLARAK SEÇİLMİŞ VE VAZİFE YAPMIŞTIR..
Şimdi Ne adını anan ne hatırlayan kaldımı acaba.
HALUK BALABAN.

5 Ocak 2021 Salı

SIĞIRCIK SUYU İLE İLGİLİ
ANKARA’DA YAŞANMIŞ BİR OLAY.
Şeyh Ali Semerkandî hazretlerinin yaşayan kerametlerine dair, 1890 yıllarında Ankara’da, daha sonra da Kırım’da yaşanan çekirge istilası ile ilgili olarak,
Ankara Belediye Reisi Ademzade Ahmet Bey’in hatıra defterinden şu bilgileri, merhum Şeref Erdoğdu “Ankaram” isimli eserinde verir:
“Çekirge istilâsı, afatı semaviyeden addolunsa yeridir.
Bundan 60 küsur sene evvel (hatıra tarihine göre 75yıl önce yani 1890 yıllarında) Ankara’ya güz mevsimindeuçuşan milyonlarca çekirge gelmiş, öyle ki; bütünAnkara semasını kaplamış güneş görünmez olmuştu.
Kış günü yağan kar fırtınası gibi korkunç bir âfet idi.Sokakta yürürken insanın yüzüne gözüne çarpar,evlerin içine girer, oda kapısını açık bulursa oraya girer,kapıdan bacadan kendini atar, mutbah da yemekleriniçine girer, bu hayvanın girmediği köşe bucakkalmamıştı. Hane içinde sebzeye dair ne bulursa yerdi.Geldiği zaman hububata pek zarar vermedi; zira
mahsul kaldırılmıştı.
Yiyecek bulamadı, fakat kozasını Ankara muhitinegömdü. Bahar gelince kozadan çıkmaya başladı. Kozalarkabuklu fıstık gibi olup, beher kozanın içinde pirinçtanesi gibi 80-90 tane çekirge tohumu bulunuyordu. Havalar ısınmıya başlayınca pire halinde çıkmayabaşladı. Çekirge cansız koza halinde iken, hükümether mahalle ve her şahsı mükellef tutarak çekirge itlafınabaşladı. Her mahalle halkı camilerdeki kilim vesergilerle bir mıntıkaya giderek ellerinde yelpazelerlepire gibi olan bu çekirgeleri toplayıp kaplar içinde Belediyeyeteslim ederlerdi. Çekirge toplamında bulunamıyanlar,dükkânlarda bir meta gibi satılan kozayısatın alarak Belediyeye teslim mecburiyetinde kalmıştı.Bu toplama bir fayda vermedi. Uçma zamanıgeldi; etrafta bir şey bırakmadı, yedi bitirdi.Müşahedemi söyliyeyim: Solfasol civarında toplamayapıyorduk, büyük bir sahada yemyeşil ekilmiştarlayı on dakika içinde simsiyah bir hale getirdi. Çünkü,
milyonlarca hayvana ne dayanır.
Maddî çare bulunamayınca maneviyata müracaatmecburiyeti hasıl oldu. Yabanabat’ın (Kızılcahamam)Şeyhler Karyesinde Ali Dedeli Şeyhler namiyle yadedilenHazreti Ebubekir veyahut Hazreti Ömer Faruksülâlesinden bir zatın, kerameti kulundan olan bir çeşmeninsuyundan bir miktar su alınıp, çekirge bulunanmahalle götürülürse, suyun arkasından binlerce sığırcıkkuşu gelir, çekirgeyi itlaf edermiş diye ötedenberi
bir efsane, bir itikat ve itimat vardı.
Nihayet ulema ve sülehandan bir heyet Şeyhler karyesine gönderildi.Orada bulunan zatlarla birlikte çeşmeden su alındı.Matara gibi kaplarla ve bir heyetle Ankara’ya Akköprücivarında vasıl olduklarında bütün Ankara halkı ve
mektepli çocuklar karşıladı.
Şeyhler, hocalar dua ederek mübarek sudan birermiktar bazı camilerin mihraplarına kondu. Bir kaç gün
sonra sığırcık kuşları gelmeye başladı.
Öyle ki; yüzbinlerce kuş Ankara’yı istilâ etti. Çekirge sahasını sığırcık kuşu kapladı. Halbuki Şeyhler Köyünde ve çeşmede hiç biri görünmezken bu kuşlar nereden geliyor, kimse
buna dair malûmat veremiyor...
Bugünkü münevverler buna cevap verirler mi acaba?Hatırımda kaldığına göre, bundan 45-50 seneönce Rusya’nın Kırım ülkesinde çekirge zuhur ediyor.Müslüman Tatarlar, Rus Hükümetine müracaat ederekçekirgenin itlafı için sığırcık kuşunu istiyorlar. RusHükümeti bu taleplerini kabul ederek, Osmanlı Hükümetineyazıyor. Şeyhler Köyünde olan bu mübarek
sudan alarak bir heyet marifetiyle gönderiliyor.
Arkasından kuşlar da Kırım diyarına varıyor. Bu heyetâzasiyle görüştüm, vak’ayı dinledim. Gerek dahilde,gerek hariçte çekirge imha eden bu kuşlar nereden geliyor?Kim gönderiyor? Niçin başka vakitlerde bu kuşlar
gelmiyor?
Bu hali benim gibi binlerce insan görmüştür.
Bu hal bir kerametse kimin? ve kime aittir? Sihir midir,
yoksa tabiî mi? Meçhulümüz olan bir hakikattir.”
ANKARA KULÜBÜ SEYMENLERİNDEN ŞEREF ERDOĞDUNUN ANKARAM ESERİNDEN
ŞEREF ERDOĞDU YILLARCA Ankara kulübüne Hizmet etmiş. Yönetiminde Bulunmuş 10 un üzerinde
Ankara ile belgesel nitelikte kitap yazmış ise de emeklilik döneminde hatırlayan Anan Olmayan Dernek Yöneticileri yüzünden Tüm eserlerinin Telif Hakkını KÜLTÜR BAKANLIĞINA ÜCRETSİZ VERMİŞTİR.
MEKANI CENNET OLA.
ÖZEL BİLGİ : 1890 VE 1900 LÜ YILLARDA ANKARAYA 2 SEFER ÇEKİRGE SALDIRISINI BİLEN MUSTAFA KEMAL PAŞA Atatürk Orman çiftliği kurulurken Ankara Çayı Kenarında SIĞIRCIK KUŞLARININ yaşam alanı olarak sulak bir yeri ayırtmış. Bu kuşların üreme ve yaşam alanlarının korunması konusunda talimatlar vermiştir.
MEKANIN CENNET OLA ŞEREF ERDOĞDU HOCAM.
HALUK BALABAN.
Rahmetli şeref Erdoğdunun Ankaram. Hüdayda.Ankara kabadayıları. Ankaranın semt isimleri.gibi Kültürel miras Tarihe belge niteliğinde eserleri Bir çok Tez ve araştırma konusu olmuştur .Ankaram Kitabının Hazırlanmasında Rahmetli babaannem Samiye Balaban çok bilgiye Kaynaklık yapmış Naçizane Ben de Hacettepe Konusunda Bilgi ve belgeler sunmuştum.
Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, oturuyor

2 Ocak 2021 Cumartesi


 ANKARA BİNDALLISI…..

ANKARA DA BİNDALLI ŞAHSA ÖZELDİR. HER KADININ AYRI BİNDALLISI OLUR. KADİFE ÜZERİNE GÜMÜŞ SİM İLE İŞLENİR SOYU TEMSİL EDER.ASALET GİYSİDİR SOKAKTA GİYİLMEZ SOKAKTA YÜRÜNMEZ. ÜZERİNDEKİ DALLAR BİLEN ÇOK MANA İFADE EDER. REKLERİNE VE ÜZERİNDEKİ İŞLEMELERE GÖRE O HANIMIN EVLİ BEKAR DUL. YENİ EVLİ ,NİŞANLI OLDUĞU ANLAŞILIR AYNİ ŞEKİLDE AYAGINA GİYDİĞİ YEMENİNİNDE RENKLERİNDEN KİŞİSEL DURUMU BELLİ OLUR BİNDALLI İLE MUTLAKA AYAKTAKİ YEMENİ AYNİ MANA ÖZELLİĞİNİ TAŞIMALIDIR. ÇOK PAHALIYA MAL OLDUĞUNDAN ANGARALILAR TEMEL DEVİREN TEMEL YIKAN DİYE ADLANDIR.ÜZERİNDEKİ DALLAR DAİMA KİŞİSEL DURUMUNA GÖRE YENİDEN ŞEKİLLENDİRİLİR. MAVİ ZEMİNLİ BİNDALLI NİŞANLI GENÇ KIZI .KIRMIZ IBİNDALLI YENİ EVLİ HANIMI ,YEŞİL BİNDALLI BEKAR HANIMI. SİYAH BİNDALLI DÖLEK HANIMI .ÜZERİNDEKİ İŞLEMEYE GÖRE SİYAH BİNDALLI DUL HANIMI . TEMSİL EDER. BİR HANIM BAŞKA BİR HANIMIN BİNDALLISINI GİYEMEZ. ANCAK ONUN SOYUNDAN OLAN KİŞİ GİYEBİLİR. O HANIMDA BAŞINDAKİ YEMENİNİN OYALARI İLE MANALANMIŞ DURUMUNU ORTAYA KOYARAK BU GİYSİSİ GİYER.HANIMIN BAŞ ÖRTÜSÜNE BAKAN ANGARALI HANIM DURUMUNU BİLİR..
BİNDALININ BELİNDE MUTLAKA HAKİKİ GÜMÜŞTEN KEMER OLUR BU KEMERİNDE ÖZELLİKLERİ VARDIR.ZENGİN ANGARALILAR ŞAHSA ÖZEL GÜMÜŞ KEMER YAPTIRDIKLARI ÖZEL TASARIM KEMER KULLANDIKLARI GÖRÜLMÜŞTÜR.
ANKARA BİNDALLISI ÖZEL GÜNLERDE GİYİLİR .NİŞAN DÜĞÜN ,KINA GECESİ. KADIN FERFENESİNDE. VE ANKARA ADETLERİNDEN ÇEYİZ ASMA GÜNÜNDE GİYİLİR.
Yeri Gelmişken Ankarada yaşanmış bir Bindallı öyküsünü anlatmak isterim. … Bir zengin Konagında kadınlar arası düzenlenen eğlence Kadın ferfenesinde Ankaraya yeni gelen Bir hanım Bindallıyı Çok Beğenir ve böyle Bir Günde alır giyer güne gider.
Ferfene Bitince Misafir Hanımın eline Bir mendil İçinde Lokum verilir. Kadın şaşırır bu nedir diye sorar. Anakadın ve Yanındaki Hanımlar Kızım Sana Dünür geleceğiz der. Hatun şaşırır ben evliyim ikide çocuğum var der. Bu sefer şaşırma sırası karşıdakilere gelir ama derler. Biz senin Kıyafetinden Dul olduğunu ve evlenmek istediğini gördük derler….! Misafir Hatun Ben der bu bindallıyı ve Baş örtüsünü komşumdan emanet aldım der. Olay anlaşılır.
İŞTE ANGARA BİNDALLISININ SIRLARINDAN VE BAŞTAKİ İĞNE OYALI YEMENİNİN SIRLARINDAN BİRİSİ.
A.HALUK BALABAN.
ANKARA TARİHİ VE KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMACISI.
NOT: Ankara da Bindallının beline kama Takılmaz marifetmiş gibi bu işi yapanları şiddetle kınıyorum.
Görüntünün olası içeriği: 2 kişi