23 Ağustos 2021 Pazartesi

 

ANKARAM  VE HÜDAYDA KİTAPLARININ  YAZARI  Hacettepeli.( seymen )

Ankara kulübü Eski yönetim Kurulu.onur kurulu üyesi. Seymen Hocası Mustafa kemal Paşayı dikmen srtlarında karşılayan   Hüsnüoğlu Bahri efenin Kız kardeşinin oğlu.

 

Yazar (D. 1919, Ankara – Ö. 13 Mayıs 1997, Ankara). Çocukluğu Hacettepe mahallesinde geçti. Ankara Erkek Lisesinden mezun oldu. Yıllarca Gençlerbirliği  Spor Kulübünde futbol oynadı. Memuriyete Maliye Bakanlığı Bütçe Mali Kontrol Genel Müdürlüğünde başladı ve Çalışma Bakanlığı Muhasebe Müdür Yardımcılığı görevinden emekli oldu. Ankara Kulübü Derneği bünyesinde folklor araştırmaları yaptı. Başta ANKARAM. ( 370 sayfa ) HÜDAYDA. ANKARA KABADAYILARI . ANKARA SEMTLERİ OLMAK üzere ona yakın kitap yayınladı. 1967 yılında ‘’ Mustafa Kemal Geliyor ‘’ adlı temsili Ankara Radyosunda Yayınlandı.

Ankara Kulübü seymenlerini Büyük tiyatro sanatçıları ile yurt dışına götürdü  Türkiyemizin 

seymenlerin sesini Avrupaya duyurdu.

ŞEREF ERDOĞDU.


Ankara kulübünde Rahmetli Sadık Ergun Efe ile birlikte bir çok  seymen yetiştirdi. Ankara Türkülerinin derlenmesinde büyük hizmetleri oldu. ŞEREF ERDOĞDU.

 

Ankara Kulübü  Seymenlerinin Giyim Kuşamlarına çok dikkat eder  Seymen alayı düzülmesinde  Tarihi misyonun aynen yaşaması için gayret ederdi.

Ankara Oyunlarını eksiksiz icra eder  bir  miktarda Bağlama çalan değerli Seymen Büyüğümüzdü.

Ankara Kulübünün Vefasız davranışlarından dolayı Tüm kitaplarının Telif haklarını Kültür bakanlığına devretti.

13 mayıs 1997 yılnda vefat ettiğinde  Ankaralı dost ve Arkadaşlarından Başkası Katılmadı Ankara kulübü  yine Koca Çınara seymene vefasızlık yaptı.

Eserleri Tarihe Mal oldu Bir çok ankara Araştırmacsına Belge ve Kaynak oldu.

Ankaram Kitabı hazırlanmasında Rahmetli Babaannem Samiye Balaban  Bilgi ve belge sundu  Kaynak kişilik yaptı. Ankaram Kitabını Hazırlanmasında naçizane Benimde ufakta olsa katkım oldu.

Seymenlik ve Birçok konuda Rahmetli Sadık Ergun Efe ile birlikte Şeref Erdoğdu dan Feyz aldım.

RUHU ŞAD MAKAMI CENNET OLSUN.

HALUK BALABAN.

 

22 Ağustos 2021 Pazar

 


ANKARADA TARİHİ SEYMEN SAZ USTALARI.            

Ankara’da var olan bağlama icra geleneğinin kökeninde hiç kuşkusuz musikişinas Seymenler önemli bir rol oynar. Ankara tarihinde bilinen en eski bağlama üstadı, sarayda II. Abdülhamit’e de saz çalmış olan Kıyak Ali Efe’dir. sırayla; Çoban Hüseyin, Parmaksız Hüseyin, Mutafın Hasan, Güveçli Andon, Kalburcunun Hüseyin, Parmaksızın Halil Efe, Ahmet Kayıplar, Kasap Yaşar, Bahçıvan Halil,Bostancı Ahmet Ağa, Fitmanın Ahmet, Hisarlı Bahri ( Kuşçu Bahri dayı ), Mamaklı Mehmet Ağa, Yağcıoğlu Fehmi Efe ve Genç Osman gibi isimler tarihsel süreçte Ankara halk müziğinin önde gelen bağlama icracılarıdır Cumhuriyet döneminin ikinci ve üçüncü kuşak Ankaralı saz icracıları ise; Bayram Aracı,Mucip Arcıman, Adnan Şeker, Rıfat Balaban, Burhan Gökalp, Mehmet Erenler, Zekeriya Bozdağ, Hacı Taşan, Ayaşlı Dede, Remzi Coşkuner, Necmettin Palacı,Güdüllü Hasan, Fikret Karagülle,Koç Mustafa Sadık Ergun. Ziya Ağar.Hihmet Kutlu.Hamamönünden Kovboy Halit,Cemil Demir sipahi.,Kara Mehmet ,Rasim Gözübüyük, Ayhan Ertürk, Ünal Türkmen, Engin - Ersin Eroksal, Arif Balaban . Elmadağlı Kılıçlarlı İsmail Erol. Cevat Bayyiğit ,Eren Küçükkeskin ,Nevzat Duman ,ve Mehmet Demirtaş’tır ve yakın zamanda Ankara Müziğine Hizmetleri olan Koro Şefi Serdar Yasun, ve Ferfenelerin vaz geçilmez saz üstadı Ali Feza Kılıç,Recai Başaran.

Yüzyılın Başında Ankara’da Alaturka Musiki ve Gayrimüslim Tebaanın Müzik Pratikleri Geçen yüzyılın başında Ankara, yalnızca Seymen müziği ve kültüründen ibaret değildir. O dönem şehirde, “piyasa işi bir ala turka musiki modası”ndan söz etmek mümkündür. Klâsik Osmanlı/Türk Müziği’nin popülerleşme sürecine denk gelen bu müzik, Ankara’da yeni gelişen sivil-asker bürokrasisinin eğlence yaşamının önemli bir parçasıdır. Bu müziğin Ankara’daki serüveni ise, I. Dünya Savaşı öncesinde İstanbul-Ankara arasında ticaret yapan yerli tüccar ve Levantenlerle başlamaktadır. Katolik ve Gregoryen Ermeniler ile Rum ve Musevîler bu müziğin öncü aktörleri olmuşlardır. Bürokrasi sınıfının düğün ve müzikli toplantılarında, alaturka musikiye ayrı bir önem atfedilmektedir. Bilhassa, savaş yıllarında Ankara’yı mesken tutan bu yeni sınıf, “alaturka musiki”nin yegâne alıcısıdır. Ancak bu müzik hiçbir suretle, yörenin halk müziği ile etkileşim içinde olmamıştır. Nitekim bazı çevre illerin (Konya, Niğde gibi) müzik geleneklerinde, gerek çalgı gerekse üslûp bakımından Osmanlı/Türk Müziği’nden izler görülse de, Ankara’da bu etkinin müzikal dinamiklere nüfuz etmemesi; hatta Türk müziğinin simge sazlarından udun, 1914’e kadar Ankara’ya hiç uğramamış olması oldukça dikkat çekicidir Şehrin güçlü bir Seymen kültürü ve müziğine sahip olması, farklı üslûp ve dinamiklerin yerel müziğe olan tesirini engellemiştir. O dönem için alaturka musikinin tamamen gayrimüslim tebaanın elinde olması, bu toplulukların kendi dini ve seküler müziklerini icra etmelerine engel değildi.

KIYAK ALİ VE ABDÜLHAMİT HAN : “Kıyak Ali, Abdülhamit zamanında İstanbul’da maiyet taburunda aşçı imiş. Bir gün baş aşçı ile oturup bağlama çalıyormuş. Abdülhamit sazın sesini duymuş; Ali’yi çağırtarak bağlamasını dinlemiş, hoşlanmış; kendisini zabit yapmak istemiş. Fakat Ali, ‘ben padişahı istemiyorum ki, rütbesini alayım’ diye haber göndermiş ve saraydan kaçmış” Rivayet o durki saraydan kaçarken afeti cihan Fatma isimli Cariye yide kaçırmıştır. Ve Hüdayda türküsünü Bu Fatma isimli hatuna yaktığı rivayet edilir Bu durumda ŞEREF ERDOĞDUNUN Hüdayda adlı eseri ile Halk arasında bilinen ve söylenen Hüdayda sözleri.Benzerlikle Rivayetleri öyküleri farklı da olsa doğrulamaktadır.

KALBURCUNUN HÜSEYİN EFE.

Yağcıoğlu Fehmi efe başta olmak üzere devrin çok seymenin Bağlama hocasıdır. Onunda hocası iranda yedi yıl esir kalan Ankaralı ACEM KAZIM lakaplı dedem Rifat Balabanın arkadaşıdır Ankara Kulübü Ankara Konağı Ferfene salonunun girişinin sağ tarafındaki 1908 Tarihli oturan ve sazı elinde seymen ACEM KAZIMDIR..

( Seymen sayfamızın kapak Fotoğrafında saz çalan seymen ACEM KAZIM Efedir )

BAHÇIVAN HALİL.

Hicrî takvimle, 1310 yılında doğan Ankaralı Bahçıvan Halil, yirmi yaşında bağlama çalmaya kendi kendine başlamış ve bu konuda bir hayli ustalaşmıştır. “Bir yıldan fazla İstanbul’da, bir müddet Halep’te oturmuş. Avusturya’da Galiçya cephesinde harp ederken yaralanarak Gedik kasabası askeri hastanesinde tedavi edilmiş, üç ay Viyana’da istirahat etmiş, Belgrad üzerinden İstanbul’a dönünce Bağdat’a sevk olmuş, Ankara’da dört buçuk yıl jandarmalık ederek bütün civarları dolaşıp tanımış. Fakat bu görgülerine rağmen yerli musikinin esasına bağlı kalmış, bağlamasını böyle bir bağlılıkla çalma sebatını göstermiş” Ankara Seymen müziğinin önemli kaynak kişilerinden olan Yağcıoğlu Fehmi Efe, 12 yaşında bağlamaya başlayarak Efeliğe adım atmıştır. Eski Efelerden Kalburcunun Hüseyin’in terbiyesi altında yetişmiştir. Fehmi Efeye göre Efeliğin şartları şunlardır: 1. Mert, namuslu, cesur ve iyiliksever olmak, büyüğünü ve küçüğünü tanımak; Efe böyle terbiye alan bir kimsedir. 2. Efe milletini ve devletini sevmek, bu yolda mertçe can vermekle mükelleftir. 3. Büyüğe karşı itaatli ve terbiyelidir, küçükleri Efe ruh ve terbiyesinde vazifesiyle mükelleftir ve ancak bu şartlar içinde yetişen herkes yiğit birer Efe olmuş sayılır Genç Osman yaşayan Efelik geleneğinin son temsilcilerindendir. Aynı zamanda Fehmi Efe gibi Ankara halk müziğinin önde gelen kaynak kişisidir., Genç Osman’ın 1963 yılındaki vefatıyla Ankara folklorunda saz çalma geleneği bitmemiş ama öksüz kalmıştır. Ankara halk müziği tarihine derin bir iz bırakan Bayram Aracı, genç yaşta, Elmadağ’dan Ankara’ya gelerek, Genç Osman, Yağcıoğlu Fehmi Efe ve Ziya Yağar gibi müzisyen Seymenlerden öğrendiği Misket, Hüdayda, Atım Arap, Yandım Şeker, Ankara Zeybeği gibi türkü ve oyun havalarını büyük bir canlılık ve dinamizm içinde yeniden yorumlayarak yöre folklorunda farklı bir çığır açmış; günümüzdeki bağlama icra geleneğine damgasını vuran Neşet Ertaş, Çekiç Ali, Arif Sağ ve Orhan Gencebay gibi üstatlara esin kaynağı olmuştur. Bağlamada bozuk (kara) düzende (alt tel/la, orta tel/ re, üst tel/sol), alt tel üzerindeki ikinci oktav re perdesini karar perdesi/sesi alarak bütün türküleri bu eksende çalması ve sazını kendisine eşlik eden bir ritim aleti gibi fonksiyonel kullanması, yeni bir icra pratiğinin yaygınlaşmasına zemin hazırlamıştır özellikle Hristiyan müzisyenlerin kendi aralarında “ekmek kavgası” içinde olduklarını; bütün düğün ve derneklerde para karşılığında müzik yaptıklarını belirtmektedir: “Çoğu nota okumayı bilmiyor, herhangi bir parçayı bilenlerden ve kulaktan meşk ediyorlardı

Zekeriya Bozdağ. Kayserli olmasına rağmen Ankarada seymen büyükleri ile muhabbetlerde bulunmuş Başta Ayaş yolları Türküsü olmak üzere Ankara Türküsü derlemesi ve Bozlaklar derlemiş okumuş icra etmiş Ömrü boyunca Ankara sahnelerinde Çalıp söylemiştir.

REFİK BAŞARAN ; Ürgüplü olmasına rağmen ömrünü ve sanat hayatının tümünü Ankara ve Çevresinde geçirmiş eserlerinin çoğunu Ankara dada çalmış söylemiş. Ve Ayaş Abdülselem dağı eteğinde Bir çeşme başında vefat etmiş.Yıllar sonra kabri Ürgüb’e taşınmıştır.

AŞIK DERTLİ.: Bolu çağa kasabasında doğmuş ve yaşamış olmasına rağmen Ahir ömrünü Ankara Seymenleri ve Alişan Ağanın Himayesinde geçirmiş Ankara da ŞEYTAN BUNU NERESİNDE adlı eseri Bestelemiştir yıllar sonra onunda kabri Yeni çağa kasabasına taşınmıştır.

HALUK BALABAN.

KAYNAK. Ankaralı seymen Büyükleri ve Gazi kösemihal ve karsel.

21 Ağustos 2021 Cumartesi

 OĞUZ KIRI = KIZILAY MEYDANI.

Tarihi Ankara Ankaralı seymenlerin Atlı gösteri yaptıkları ( Diğnek ) oyunları sergiledikleri Sin sin Ateşi Yaktıkları alan. OĞUZ KIRI.
Bu gün Unutulan Cirit Oyunlarının merkezi Ankaralıların DİĞNEK dedikleri atlı yarışmalar. Ve Kılıç yerine Kullandıkları ÇEKME DİĞNEK Oyunları 1806 yılında Osmanlının Kılıç taşımayı yasaklamasından sonra Seymenlerin Eğitim yaptıkları Diğnek oyunları Burada yapılmakta idi. Rahmetli Yağcıoğlu Fehmi Efenin Halil Bedi Yönetgene Anlattıklarından ( Anadolu Derlemeleri eseri ) ve seymen sohbetlerinde Anlattıklarına göre. Koltuk altından orta parmak boyuna uzanan kızılcık veya sağlam ağaçlardan hazırlanan DİĞNEK seymenlerin hem eğitim hemde koruma silahı gibi kullandıkları bir nesne idi. Bağa bahçeye giderken yazıya yabana giderken taşıdıkları Diğnek Önemli bir koruma aracı olmuştur .
Rahmetli Babaannem Samiye Balaban’ın anlattığına göre Rahmetli Dedem Rıfat Balabanın Ağabeyi Bakırcı Osman efe ( HAYT OSMAN Lakaplı ) kale çıkışında BakIrcı dükkanı varmış Ankara’nın ünlü dövme Bakrcılarındanmış ve Ünlübir seymenmiş. Hayatında kama bıçak taşımaz ve sadece sırtında enseden beline giren Çekme Diğnek =Deynek taşırmış. Esat Bağlarnda Bağ komşusunun Bir yaban tarafından sırtından Bıçaklandığını görür atının terkisine alıp Hekime yetiştirir.hayatının kurtulmasını sağlar gel zaman git zaman Ulucanlarda Bağ komşusunu sırtından Bıçaklayan adamı görür ve hesap sorar Adam hemen Kamasına davransa da. Osman dedem Sırtından Çekme diğneği çekmesi ile adamın Köprücük kemiğine vurması bir olur köprücük kemiği kırılan adamın elinde kaması düşer adamı zabtiyelere teslim eder.
Tahminim odur ki Çekme deynek Uzak doğu sporları gibi Ankaralı seymenlerin kullandıkları koruma spor dalı Matrak sanatının da babası gibi.
Gelelim OĞUZ KIRI ve Kızılay Binasının olduğu alan hakkında bilgilere. Milli mücadele İstiklal Harbi sırasında Ordunun Bir çok şeye ihtiyacı vardır Askerin potini ayakkabısı yoktur eksiktir .gıdası azdır süngüsü azdır mermisi azdır. Ulaşım aracı yoktur.
Tekalif-i Milliye kanunu çıkmadan önce yapılan yardım çağrısına Ankara’nın tümü bu çağrıya uyar her aile potin postal çarık yerine iki çift yün çorap örer Kızılay binasının olduğu alana kurulan Askeri yardım çadırlarına teslim eder.Buranın komutanı Doktor Miralay MEHMET ARİF ( Finci ) dir onun neferlerine adı ile teslim eder. Sadece çorapmı. Pencere demirleri. Süngü yapılmak için Bakır kap kacak. Çinko yağmur olukları kurşun nesneler. Mermi yapılması için Ve gida için Ankaralıların yufka ekmeği ŞEPİT Küp peynirler kuru üzümler zerdeli kuruları teslim edilir Miralay MEHMET ARİF bey bu toplanan yardımları cepheye en kısa zamanda ulaştırmaya gayret eder vasıtamı Ankaralıların bağışladığı atlar öküz arabaları kağnılar ile ve bu yüzden Oğuz kırının ortasına KIZILAY Binası inşa edilir
Bu olaylar Tarih kitaplarında yazmaz Sözlü Tarihimizin bir parçasıdır gerçek yaşanmış olaylardır Ankaralının öz verisidir. Bu anıları anlatanları rahmet ve şükranla anıyorum RUHLARI ŞAD OLSUN
HALUK BALABAN

Sen, Doğan Volkan, Emel Koç ve 154 diğer kişi
16 Yorum
32 Paylaşım
Beğen
Yorum Yap
Paylaş

1 Ağustos 2021 Pazar

 İSTİKLAL MADALYALI ,

TBMM ÖNÜNDE İDAM EDİLEN ANKARALI BİR KAHRAMAN KESKİNLİ ( HAMİTLİ ) RIZA BEY. ( Silsüpür )
Yurdumuzu Yunan işgal etmiş adım adım Anadoluya yayılmakta .Bir Taraftan Milli mücadele devam ederken yer yer isyanlar baş göstermekte. Ankarada Ermenilerin baskısı ile Ankaranın akil adamları tutuklanmakta Osmanlı idaresinin Valileri Milli mücadele aleyhine çalışmakta Halka baskı yapmakta .
Ankarada Ünlü Gazeteci Refi cevat ulunayın Babası Muhittin paşa validir. Ankara halkına baskı uygulamakta milli mücadeleye katılımı önlemeye çalışmakta Ermeniler Ankarada tedhiş hareketlerine başlayarak yağma zulüm hareketleri yapmakta Ankarada Ünlü HAYMANALI Kürt Beyi ALİŞAN ağayı bağında kundaktaki torununa kadar katletmekte malını mülkünü yağmalamaktadır.
Ankaralı Bu zalim Validen kurtulmanın çaresini aramaktadır. Muhittin paşa maiyeti ile teftiş için Ankara Kılıçlar beldesi yakınlarına geldiği sırada 250 atlısı ile Hamitli Rızabey Tarafından yakalanır sivasa gönderilir bu olay Ankarada büyü sevinçe sebep olur bir Bayram havası yaşanır.
Ankaralı seymenlerce ve Ankara halkının katılımı ile Hacettepe sırtlarında Ankara defterdarı YAHYA GALİP bey vali seçilir Ankara halkı ona HAKAN ADINI VERİR
Sıkıntılı günlerden bir nebze kurtulan Ankaralılar Keskinli RIZA beye şükran duyarlar. Rıza bey Milli Mücadelye Büyük katkılar verir Yozgat çapanoğlu isyanında çerkez Etem beye destek verir cephede Büyük yararlıklar gösterir . Kırmızı yeşil şeritli İstiklal madalyası ile taltif edilir
Milli Mücadelede 1500 atlı silahlı adamı ile yunana karşı gelir savaşır. SAVAŞ SONUNDA . Şeyh sait isyanında destek verdiği iddiası ile tutuklanır. Kendi ifadesinde ve çocuklarına bıraktığı bir mektup da iki kalelinin ( Kırıkkale ) iftirasına kurban gittiğini yazar çok acıklı bir şiir bırakır. Bu şiiri yakında yayınlayacağım.
Cenazesi Demirli Bahçede Şehitlik karşısındaki Parkın bulunduğu mezarlığa defnedilir. Bu mezarlık bilahare kaldırılmış ve kabirler çeşitli yerlere nakledilmiştir.
Rıza bey Meclis önünde idam edilirken bazı densiz gazeteci ve kişiler ne hissediyorsunuz diye sorar meclis kavaslarından birinin verdiğ sandalye üzerinde oğlunu idamını izleyen babanın cevabi enterasan olur acısını içine gömer Anası ile bir gece yatmadım sayarım der düşmanlarının kıvanmasına tokat gibi cevap verir.
Rıza Silsüpür (1877, Kırşehir - 11 Ocak 1926), Türk siyasetçi.
Rüştiye mezunudur. İttihat ve Terakki üyeliği, Son Osmanlı Mebusan Meclisi'ne Ali Rıza Benli ile Müdafaa-i hukuk cemiyetleri grubu Kırşehir millet­vekiliği yapmıştır. İstanbul'un resmen işgalinden sonra da (16 Mart 1920) Ankara'ya gelerek milli mücadeleyi desteklemeye devam etmiştir. Kuvâ-yi Milliye Teşkilatı Keskin yöresi kurucusudur. Kırmızı-yeşil şeritli İstiklâl Madalyası sahibidir. TBMM I. Dönem Kırşehir milletvekilliği yapmıştır. Evli ve iki çocuk babasıdır.
Şeyh Said ile iş birliği yaptığı iddia edilmiştir. Bu iddialar nedeniyle İstiklâl Mahkemeleri'nin 10 Ocak 1926 tarihli ve 16 sayılı kararıyla idama mahkûm edilmiş, cezasının infazı ise 11 Ocak 1926 günü gerçekleşmiştir.
HALUK BALABAN. ARŞİV.
Kaynak : Murat Bardakçının dedesi Cemal Bardakçı makaleleri.Murat Bardakçının babası Ali Bardakçını Kitabı Kadife kaleden Taşhan’a Ankaralı seymen büyüklerinin anlatımları. Ve Milli mücadele Tarihi.ve Şahsi araştırma ve Hamit köylüler anlatımları.
Özel not : Milli Mücadele karşıtı yunan iş birlikçisi İskilipli Atıf Hoca demirli Bahçe mezarlığından 2001 yılında park olmasına rağmen gömüye şahit olan bir kişinin yer göstermesi ile kemikleri çıkarılıp iskilipte Anıt mezar yapılmıştır. Bence İftiraya maruz kalan RIZA SÜLSÜPÜR beye iadeyi itibar verilip temsili bir kabir ihdas edilmelidir.